Uzun yolculuklardan gelmek gibi bir sevgilinin sinesine ulaşmak, kalbinde yer edinmek, gönlüne akmak. Bir derenin koca bir göle ulaşma çabasındaki şırıltıyı anımsatmasındaki sessizlik ve bu sessizliğin içerisinde gizlediği dinginliği bulmaktır.
Aynı gölün yanı başında kasketini yan çevirmiş bir ihtiyarın çocukluk özlemiyle kağıttan yaptığı bir gemiyi suyun üzerine gülümseyerek bırakmasındaki sevincin halidir sana dönmek.
Sana gelmek sevgili bir kır çiçeğinin bahar güneşini özlemesindeki tattır. Yapraklarına düşen yağmur tanelerinin toprağa usuldan süzülmesindeki inceliktir.
Bilirsin sevgili bir bahar yağmuru sonrası açan bir kır çiçeği, köşe başında beliriveren bir dilberi andırır.
Bir temmuz ortasında yağan yağmurun toprağa verdiği serinliktir sana dönmek.
Asude sabahlara uyanmak, göz kapaklarını çerçeveleri maviye boyanmış camlardan dışarıyı seyrederek aralamak Erik ağacına konan minik serçenin kanatlanarak o daldan bu dala sıçramasındaki kıvraklığı ve heyecanı duyumsamak.
Ve sana dönmek sevgili uzun tren yolculuklarından yorgun argın dönen bir adamın kendini varacağı istasyona bırakmasındaki tuhaf ve garip sevinçtir.
Martıların bir geminin veya bir vapurun peşi sıra heyecanla kendini sürüklemesidir sevgili sana dönmek.
Göçmen kuşların hep ılık ve sıcak diyarlara kanat çırpmasındaki sıcaklıktır.
Yeniden tomurcuklanmak sende. Baharın başlangıcında ağaçlardaki tomurcuklanmaları andırmalı sevgili sinende, göğsünde, kollarında, başımı omuzlarına yasladığımda sağ yanağının altındaki gamzede, sol yanağının üzerindeki küçücük siyah bende bulmak kendimi.
Beden, zihin, düşünsel, düşsel hatta fikirsel tüm yorgunluklarımı bir nehrin kenarında çıplak ayaklarını suya değdiren ihtiyar bir bilgenin yanı başında duran ipekten heybesinin içerisine bırakmak bir sabah serinliğinde.
Sana dönmek sevgili karlı dağların ardında yeşeren kır çiçeklerini bulmak, karlar ülkesinden gelen tepeden tırnağa buz kesmiş bir yolcunun titremesiyle sokulmak sıcak tenine ve ısınmak ılık nefesinde.
Sonbahar yapraklarının ilk sararmasındaki göze hitap eden o enfes renk cümbüşünü andırmalı sana dönmenin her adımı.
İlk kırağıların düşmesindeki hafif irkilme, tarifi tuhaf, garip bir his ve üşüme hissi uyandıran halini anımsamak sana dönmenin heyecanını yaşamak.
Yarını beklemek gibi dünün tüm güzelliklerini özlemek, bugünü doyasıya, her şeyden zevk ve haz alarak güneşin sıcaklığını hissetmek, bir ağaç gölgesinde serinlemek, bir gülü koklamak, kırmızı sarmaşıklarda parmaklarını gezdirmek, ruha ve düşünceye iyi gelen bir şarkıya eşlik etmek, dans etmek, oynamak, bağırmak avazın çıktığınca, gişelere aldırmaksızın hesapsızca bir vapura binmek…
Kır çiçekleri dermek sana bir dağın eteklerinden, yalın ayak dolaşmak bir nehrin kıyısında. Ayaklarını çimenlere değdirmeli, kır çiçeklerinin kokusu dolmalı içime. Bir sevinç duymalıyım sarı, beyaz, kırmızı çiçeklerin ve yemyeşil çimenlerin arasında gülümsemeyi bilmeliyim zaman ve mekan olarak ne kadar da uzak olsan da bana.
Gülümsemek sevgili düşlerinin arasında bir kır çiçeğini koklarken ılık sevecenliğinin koynunda.
Ve bir papatyanın yapraklarında parmaklarımı gezdirmek tıpkı ipeksi siyah saçlarında dolaşır gibi.
Ve koklamak bir kır çiçeğini yerlere kadar eğilerek tıpkı dizlerinin yanına çöküp sineni koklamak gibi.
Ve dönmek sana sevgili nehirler taşmadan, bentler yıkılmadan, haramiler yollarımızı kesmeden, karlı dağların tepelerindeki karlar erimeden.
Bir çocuğun gözlerindeki masumiyeti iç cebime iliştirerek dönmek var sevgili merhamet dolu yarınlarına.
Gözlerimle toplamak tüm yıldızları bir gece karanlığında bütün kuşlar yuvalarına çekilmişken avuçlarına bırakmak usulca.
Bir sığırcık kanadında gelmek sana en kuytusuna çekilmişken gece.
Ve gelmek sana sevgili eylül akşamlarında yapraklar sararmaya yemin etmişken.
Severim eylül akşamlarını ve düşmeli sararmış yapraklar adımlarımın arasına.
Her bir eylül sabahı gelecek baharın habercisidir sevgili. Seninle her bir ayrılık yeniden kavuşmanın miladıdır. Ve sana dönmek bir eylül yaprağının altında yeni bir düş kurmak tadındadır.
Nisan yağmurlarını hissetmektir sana dönmek. Bir masal kıvamında denizin kokusunu içime çekerek yürümek sahil boylarında. Düşmek sevgili yağmur sonrası bir düş yorgunu ıslak avuçlarına.
Taze bahar kokusunu getirir uzaklardan dökülen her bir yağmur tanesi.
Sana dönmek özlemdir sevgili. Uzak diyarlardan, kayıp ülkelerden gelmek gibidir gözlerinin ucundaki kirpiklerine sığınmak. Kirpiklerin kalbimin ulaştığı bir liman sevgili, kabul et onu ve bırak beni dilediğimce demir atayım.
Bütün kirlerinden arınmış bir suya benzemek sana dönmek saf ve duru bir halde.
Tıpkı bulanık ve kirli duygu ve düşüncelerinden arınarak senin o saf ve duru kuytuna sokulmak gibidir.
Ve sevgili bütün sahte gülümsemelerimi, zihnimdeki kalabalıkları, içimde yeşerttiğim boşlukları kuytu bir köşeye gecenin karanlığında kimseler görmeden bırakarak dönmeliyim aydınlık yüzüne.
İç cebimde senin için biriktirdiğim sadece kendi yalnızlıklarım olmalı. El değmemiş, hissedilmemiş, dokunulmamış, bir temiz hava gibi nefeslenmemiş sadece kendime ait olan bir yalnızlıklarımla dönmeliyim gönül hazinene.
Tüm zihin bulanıklarımı geldiğim yerde, o karanlık dehlizlerde sadece yarasaların uçuştuğu izbe köşelerde bırakarak dönmeliyim senin o aydınlık yaşam çizgine.
Siyah yağmur yüklü kara bulutları geride bırakıp beyaz bulutları peşim sıra sürükleyerek dönmeliyim çocuksu yarınlarına.
Güneşin aydınlık yüzünü, ayın parlaklığını, gökkuşağının tüm renklerini göğün en mavisini zulamda getirmeliyim sana sevgili.
Bir yağmur sonrası gökkuşağından ödünç aldığım renklerini uçurtmamın kanatlarına takarak gelmeliyim senin rengarenk düşlerine.
Yaşanmamış taze yaşam kırıntıları getirmeliyim sana sevgili. Sabah yeli savurmadan göz bebeklerine bırakmalıyım.
Yitik yalnızlıklarımı kayıp ülkelerin bilinmez şehirlerinden toplamalıyım, bir tepenin sırtlarından maviye çalan çiçekleri toplar gibi. Özlemle dönmeliyim sana sevgili.
Hasretler biriktirerek zulamda varmalıyım aydınlık günlerine.
Kirlenmiş duyguları, bozulmuş yarınları, hiç edilmiş günlerimi bir tepenin üzerinden koca bir heybeye koyup savurmalıyım ve sana saf, temiz, yaşanmamış yarınlarla dönmeliyim sevgili.
Aydınlığın tadını duyumsayarak varmalıyım sana tüm karanlık saatleri çıkmaz sokaklarda bırakarak.
Sana dönmek öze dönmek olmalı sevgili.
Gözlerine, saklanmayı hep hayal ettiğim ve düşlediğim derin gözlerine dönmek bir sabah tan yeri ağarırken.
Kırlangıçlar ülkesinden dönen bir yolcu gibi dönmeliyim sevgili, yitik ülkelerin kayıp şehirlerinden kalabalıklara koşan insanlar gibi kendi yalnızlığımdan sendeki kalabalığa koşmalıyım.
İç yalnızlığımın benliğimi kemiren, içten içe yok eden, bir kezzabın düştüğü yeri eritmesi gibi düş duygularımı eritmesinden senin beni çoğaltan, dirilten, yeniden yeşerten sevecenliğine ulaşmalıyım.
Ve sana dönmek sevgili, küçücük bir suyun nehre ulaşmasında ki çağıldamayı andırmalıyım.
Tüm esaretlerden, tutsaklıklardan, kendi içerisine alıp hapseden düşüncelerden sıyrılıp, senin aydınlık, özgürlüğe hasret, hürriyete aşık zihin teninde buluşmalıyım.
Ve sana dönmek sevgili bir uçurtmanın mavi gök yüzünde süzülmesindeki özgürlüğü tatmaktır.
Sana dönmek hep aydınlıktır sevgili tüm karanlıkları geride bırakarak.