Derdimi döktüğüm mezar taşları
Aşikâr etmeyin sır gizli kalsın
Gözlerimden akan kanlı yaşları
Yârin mendiliyle sil gizli kalsın

Aylarca o yârin yasını tuttum
Neler çektiğimi bir bir anlattım
Toprağa sarıldım yanında yattım
Duymasın kimseler sus gizli kalsın

Yüklendim dertlerin bilmem kaçını
Neyleyim dünyanın tahtı tacını
Koynumda saklarım yârin saçını
Sakın ha söyleme yer gizli kalsın 

Deli deli esen yele söyleme
Bülbüle söyleme güle söyleme
Perişan halimi yâre söyleme
Üzülür bilmesin gel gizli kalsın

Düşmeyen ne bilir böyle bir aşka
Bizim hikâyemiz herkesten başka
İkimiz beraber ölseydik keşke
En son dileğimdi bil gizli kalsın

Sanma sen gittin bu sevda biter
İçimde hasretin dumanı tüter
Ozan Yüksel şimdi Mecnun’dan beter
Gönlümdeki Leyla hep gizli kalsın

BİRKAÇ SÖZ – Şahin Güvenç
Derdin mezar taşlarına dökülmesi de böyle oluyormuş demek. Bilindiği gibi konu belli. Dize dize yazılmış, dizim dizim dizilmiş bu deyişler ayrılıkların en acısına bir sesleniştir. Derdini döküp döküp derdini döktüklerine, “Bilinmesin, gizli kalsın,” demeler ilginç. Bu durum kusursuz bir çelişki gibi görünse de şiirde güzel bir sanat oluyor. Bu kusursuz çelişkiler ya da güzel sanat ilk dizelerde başlıyor arta arta, yüksele yüksele son dizelerde varacağı yere varıyor. Giden gitse de sevdanın bitmeyeceği, hasretin kor olup duman duman tüteceği, bunun arkada kalanı Mecnun’dan beter edeceği, artık Leyla’nın gönül çölünde olacağı, orada gizli kalacağı…
Nokta.
Eline, yüreğine sağlık Yüksel Koç.