Hani sen gittin ya o günden beri
Yüreğim yaralı içim kanıyor
Bilsen ki ne kadar özledim seni
Gözlerim her yerde seni arıyor

Bahtımın ışığı apansız söndü
Gündüzüm karardı geceye döndü
Bahara ermeden hazanım geldi 
Yapraklarım birer birer soluyor

Umutlarım hüsran yorgun bedende 
Gün günü çöküşüm belirir tende
İçimden ağlarım dıştan gülsem de
Eller beni mutlu biri sanıyor

Yükledin vuslatı kattın hicrete
Bir sır oldun ateş düştü hasrete 
Kavuşmamız gayrı kaldı kısmete
Ciğerlerim köz köz olmuş yanıyor

Beklemek ıstırap dönmüyor giden
Kaderin cilvesi ne gelir elden
Ayrılık yükünü taşımaz beden
Çekmiyor dizlerim beni yoruyor

Eyvah yalnız kaldım bir tek başıma
Sözüm geçmez oldu bu gözyaşıma
Ozan Yüksel döndüm sabır taşına
Kahpe zaman sanki beni sınıyor
Yüksel Koç. 
“Gözden uzaklaşan her hatıra güzeldir“

DÖRTLÜKLERİN DEDİKLERİNE DE BENİM 
DEDİKLERİM - Şahin Güvenç
Ozan Yüksel Koç’un “O günden beri,’ dediğine neredeyse bir yıl olacak.
“O günden beri” neler olmuş, kendi nasıldır, ne yapıyor ne ediyor neler çekiyordur... Dile getirmiş. Bu dile getiriş öylesine olmuyor doğal olarak. Olanları yaşarken ortaya çıkan duygu yoğunluğu, çekilen acının dozu kişiye göre değişiyor. Kişinin de diyecekleri ona göre oluyor.
O kişi ozansa dedikleri de ozanca oluyor. Ozan, sözcükleri birer dize, dizeleri uyaklı birer dörtlük edip diyor diyeceklerini.
İşte yukarıdaki dörtlükler o dörtlükler. İşte aşağıda da benim o dörtlüklerin dediklerine dediklerim.
1. dörtlük
Dönüşü olmayan gidişlerin yüreği yaralaması, içinin için için kanaması. Bilemese de ‘bilsen ki’ deyip özlemini haykırması, bulamayacağını bile bile… Yine de gözlerin araması/aranması. Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’
2. dörtlük
Bahtın ışığı sönünce baht karanlık, gündüz gece bir artık, yok aydınlık, bahara ermeden hazanda kalmışlık, yaprakların birer birer sararıp solması… Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’
3. dörtlük
Umut kalmayınca hüsran olursun yorgun kalır bedenin, çöküşün belli olur; buruşur, kırışır tenin, öyle olur; için için ağlarsın dıştan gülümsersin, eller mutlu sanır, öyle görür… Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’

4. dörtlük
Kavuşmaları göçe yükleyip gitmenin böylesi, bir giz olup gidince özleme ateşin düşmesi, kavuşmalar artık kısmete kalmıştır, ne kötü, ciğerler köz köz olmuş yanar buna, ciğerler köz köz… Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’
5. dörtlük
Böyle gidişlerin dönüşü olmayınca beklemek ne acı, ‘kaderin cilvesi, elden ne gelir,’ denir, başka yok ilacı, birikir, yığılır ayrılık yükü, taşınmaz bir sancı, Çekemez dizler yorar, yorulur kalırsın… Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’
6. dörtlük
Artık yalnız, bir başına kalınca, akar gelir söz geçmez gözyaşına, ozan Yüksel de dönmüş sabır taşına, zaman onu da sınar olmuş, sınanıp duruyor… Kısaca bu böyleymiş, böyle oluyor ‘o günden beri.’
Bir de bu dörtlükleri okurken Nurettin Rençber’in “Kalbimdeki Yangın” türküsündeki bir dörtlük ezgisiyle çalındı kulağıma.

Bir başıma kaldım yazı yabanda
Eyvah ömrüm yine zarar ziyanda...
Zalim Felek tüttürdüğün dumanda
Alaz mı ömür mü yanıp giden oy...

Ozan Yüksel Koç bu kez de içini böyle dökmüş. Eline, yüreğine sağlık. 
Ona selam olsun.