Merhaba, eminim sizlerin de sosyal medya hesaplarında sıklıkla denk geldiği influencer adı altında izlediğiniz ve çok mutlu hayatlar yaşayan kişiler mevcuttur. İşte konumuzun kilit kısmı bu defa burası olacak.
İnsanlar ve maskeleri...
Eminim birçoğumuz sosyal medya hesapları üzerinden birçok kişiyi takip etmekteyiz. Peki ya gördüğümüz her şey aslını yansıtıyor mu desem? Tabi ki hayır. Hatta hiç kimse tam olarak olduğu kişiyi ya da yaşadığı hayatı yansıtmıyor da diyebiliriz. Zaten o şekilde yaşanan bir hayat düşünecek olursak orada bir psikolojik rahatsızlık sezebilmemiz muhtemeldir. Bir günü tamamlarken bile birçok kez başımıza türlü olumsuzluklar ve moral bozucu anlar gelirken hayatı olağan akışta bu kadar “güzel” yaşamak bana kalırsa biraz şov diyebilirim. Ya da buna dışardan bakılan bir gözle kişinin kendini maskelediği ve beğenilme arzusuyla yaşam koşullarını şekillendirdiğini de söyleyebiliriz.
Eksiklik hissiyatı…
Bir mağazaya girdiniz ve mankenin üzerindeki bir ceket ya da bir mont gözünüze çok hoş göründü. Üzerindeki etikette ise maddi açıdan sahip olamayacağınız bir tutar yazılı ya da tam aksine beden olarak size uygun değil. O an ki duygu ve hissiyatınız sizi gerçekten ne boyutta etkiliyor? Şimdi bu durumdan örnekleyecek olursak bize gösterilen ve yansıtılan hayatlarda tam olarak böyle değil mi? Herkesin yaşam şekli ve koşulları farklılık gösterebilir. Her zaman çok güzel ya da çok bakımlı görünemeyeceğimiz gibi her anı mutlu ve neşeli karşılayamayız. Fakat sosyal medya günümüzde öyle bir boyuta ulaştı ki insanlar gördüklerini almayı geçtim artık izledikleri hayatı yaşamak istiyor. Peki bu noktada eksiklik hayatlarımızda değil zihinlerimizin içinde diyebilir miyiz? Diyelim gitsin!
Gerçeklik karması…
Sizlere şöyle bir soru yöneltsem: hayatlarınızı ne kadar gerçekçi yaşıyorsunuz? Şu an nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Soruyu biraz açacak olursak, üzgün olduğunuzu yakınlarınıza ne kadar belli edersiniz? Mutluluğunuzu gerçekten yaşıyor musunuz? Neşeniz gün içerisinde insanlara ne denli yansıyor desem? Sanırım daha net cevaplar alırız. Aslında bu soruların amacı sizlerin kendi hayatlarınızdan ziyade izlediğiniz hayatların gerçekliğiyle ilgili. Gördüğümüz şaşalı hayatların ya da hiçbir sorun yaşamadığını sandığımız mutlu görünen evliliklerin aslında ne kadar gerçeği yansıttığı. Kuş olup istediğimiz her yere uçamayacağımız gibi gördüğümüz her şeyi yaşamak istemek aşırı anlamsız. Bence yaşadığımız hayatı kabullenmeli, uyandığımız yastığa sarılmalı hatta kahvaltıda çay içtiğiniz bardağa bile değer vermeliyiz. Asıl o zaman gerçekten içinde bulunduğunuz tüm anların kıymeti ve değeri artmış olacak ve sonrasında izlediğimiz ya da gördüğümüz tüm hayatlara sadece seyirci olduğumuzu fark ederek daha mutlu ve pozitif yaşayacağız.
Söylemek istediğim son şey ise: başkalarının hayatlarını giymeye çalışmayın! Çünkü o hayatı yaşayan sizlerin kişiliği veya karakterine sahip değil ve unutmayın ki sizlerin de hayatını yaşamak isteyen birçok insan eminim ki vardır. Sırf bu sebepten bile kıymet bilmek büyük önem taşır.