Rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi Ramazan-ı şerifi uğurlamanın hüznünü ve Ramazan Bayramına kavuşmanın sevincini aynı anda yaşıyoruz. Bizleri bugünlere ulaştıran Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senalar olsun. Bayramları nasıl ihya edeceğimizi bize öğreten Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam  olsun.
    Bizler Ramazan ayı boyunca bayram için hazırlandık. Rabbimize itaat edip sadece O’nun rızası için oruç tuttuk. Tutamayanlarımız fidyelerini ihtiyaç sahipleri ile paylaştı. Beş vakit namazlarımızla birlikte gecelerimizi de teravihle nurlandırmaya çalıştık. Okuyup tefekkür ettiğimiz, mukabelelerle takip ettiğimiz Kur’an ile ruhlarımızı arındırdık. Tevbe ve istiğfar ile günahlarımızın yükünden kurtulmaya çalıştık. Zekât ve fitrelerimizle malımızın şükrünü eda etmeye, ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin yanında olmaya gayret ettik. Ramazan’ın son günlerinde ise Yüce Rabbimizin bin aydan daha hayırlı kıldığı Kadir Gecesini ihya edip bayrama kavuştuk Elhamdülillah! Biliyoruz ki Rabbimize karşı sorumluluğumuz, ölüm bize gelinceye kadar devam etmektedir. Önemli olan Ramazan’da kazandığımız kulluk şuurunu ömrümüzün tamamına yayabilmektir.
    Bayramlar, dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları ve kültürleri farklı olsa da inancı, ibadeti ve duası bir olan Müslümanların aynı hissiyatı yaşadığı mübarek günlerdir. İyilik ve mutluluğun, sevgi ve muhabbetin arttığı, dayanışma ruhunun güçlendiği, beraberlik ve kardeşlik bağlarının kuvvetlendiği nadide vakitlerdir. Geçen ömrümüzü muhasebe etmeyi, özümüze ve fıtratımıza yeniden yönelmeyi hatırlatan müstesna zamanlardır. Bayramlar, yıkılan gönülleri tamir edeceğimiz, ana babamızla, dost, akraba ve komşularımızla bayramlaşıp hallerini ve hatırlarını soracağımız, kendilerine dua edip onların hayır duasını alacağımız, uzak yakın bütün çevremizle ülfet, ünsiyet ve muhabbet kuracağımız özel günlerdir. Bayramlar, hürmete layık günlerdir. O halde bu günler hürmetine küskünlükleri ve dargınlıkları sonlandıralım. Kardeşliğimizi zedeleyecek davranışlardan ve ahlaki zaaflardan uzak duralım. Ramazan-ı şerifte kazandığımız güzel alışkanlıklarımızı kaybetmemeye özen gösterelim.
     Millet olarak coşkuyla hep birlikte camilere koşup saf tutalım,  birbirimizle kucaklaşalım. Çocuk, yaşlı, genç bütün yakınlarımızla aynı sofra etrafında toplanalım. İnancımız tamdır ki kalplerimiz aynı heyecanla attığı müddetçe mesafelerin hiçbir önemi yoktur. Aynı duyguları yaşadığımız, aynı hisleri paylaştığımız sürece uzakta olmak yârenliğimize engel değildir. Yeter ki gönül hanemizde sevdiklerimizi ağırlayalım. Onlara sevgimizi, şefkatimizi, muhabbetimizi ikram edelim. Cenâb-ı Hakkın şu tavsiyesine uygun nezih bir hayat sürelim: Rabbimiz buyuruyor ki “Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Şüphesiz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/71. ) Unutmayalım ki gönülden yapacağımız dualar, hem mümin kardeşlerimizle bizi yakınlaştıracak hem de niyazlarımızın kabulüne vesile olacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği dua makbuldür. O kişinin başucunda, duasına âmîn diyen bir melek bulunur. Kardeşine hayır dua ettikçe melek: ‘Âmîn! Kardeşin için istediğin hayrın bir misli senin için de olsun.’ der.”  (İbn Mâce, Menâsik, 5.)
    Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) şu uyarısını bayram günü yeniden hatırlayalım: “Birbirinizin eksiğini bulmaya çalışmayın, özel ve mahrem hayatını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin, küsüp de sırtınızı dönmeyin birbirinize, kin ve nefret beslemeyin birbirinize. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”   (Buhârî, Edeb, 57.)
    Başta aziz milletimiz olmak üzere bütün İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bayramımız mübarek olsun.