Cihad, gayret etmek, bir işi yapabilmek için bütün imkanları kullanmak manalarına gelmektedir. İslam’ın bilinmesi, tanınması, yaşanması ve yücelmesi için çalışmayı ifade eder. Cihad, Allah yolunda savaşmayı, dini öğrenmeyi, dinin emir ve yasaklarına uymayı, haramlara ve günahlara karşı nefis ile mücadele etmeyi gerektirir.  Cihâd, İslam’ın hayat veren barış, huzur, adalet ve iyilik ilkelerini yeryüzünde yaymak, haksızlıkların sona ermesini sağlamak için Allah yolunda emek harcamak, Hak uğrunda verilen zulme ve zalime karşı, bir milletin hukukunu savunmak, mücadele etmektir. Cihâd, müminin, bütün varlığını seferber ederek Yüce Rabbinin rızasını kazanma çabasıdır; mukaddesatı korumak için beden, dil, fikir ve gönülle kararlılık göstermektir. Müslüman’ın, vatanında şerefi, kimliği ve özgürlüğüyle var olma; imanını, bayrağını, istiklâlini ve haysiyetini muhafaza etme azmidir.
İslam'da cihad farzdır. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyruluyor: “Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.”  Yüce Rabbimiz, Allah’a ve Resûlüne iman eden kimselerin mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd ettiklerini beyan etmektedir. “... hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.”
Faziletli işlerin en üstünü Allah’a imandır. Allah yolunda cihad, faziletli işlerin en önemlilerindendir. Cihad uğrunda atılan bir adımın ecri, dünyadan ve onun nimetlerine sahip olmaktan daha faziletlidir. Bir kimse, canıyla ve malıyla Allah yolunda ihlas ve samimiyetle cihada çıksa, iki hayırdan birine kavuşur: Ya şehit olur cennete girer, ya gazi olur ahirette büyük ecir ve sevaba ulaşır. Allah yolunda cihad eden kimse, en üstün ve en faziletli müminlerden biridir. Cihad bütün ibadet ve hayırların en faziletlisi kabul edilir. Bunun sebebi, dinin ve dünya düzeninin ona bağlı oluşu, İslâm'ı yeryüzüne yayma ve insanları Allah'ın dinine davet etme faaliyetinin cihad kabul edilmesindendir. Cihad eden kimseye mücahid denir. Mücâhid olabilmek için; îmanlı olmak gerekir. İnsanı Allah yolunda cihada sevk eden şey, sağlam bir imandır. Cihad da; îmanı korumanın, İslâm'ı yaymanın ve i'lâ-yi kelimetullah'ı yüceltmenin en önemli vasıtasıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’şöyle buyuruyor: İbni Mes'ûd (ra) şöyle dedi: –Yâ Resûlallah! Hangi amel Allah'a daha sevimlidir? Dedim, –"Vaktinde kılınan namaz" buyurdu. –Sonra hangisidir? diye sordum, –"Ana babaya iyilik etmek" diye cevap verdi. –Ondan sonra hangisidir? Dedim, –"Allah yolunda cihad etmek" buyurdular. Allah Rasülünün bir başka Hadislerinde de : Ebû Zer  şöyle dedi:  –Yâ Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir? diye sordum, –"Allah'a iman ve Allah yolunda cihaddır" buyurdular.
Nefsin kötülüğe, hataya ve isyana teşvik eden vesvesesi ile mücadele etmek cihâddır. Allah’ın dinini en doğru kaynaktan öğrenip en güzel şekilde yaşamak cihâddır. Bizi fıtratımızdan uzaklaştıracak, uçurumlara sürükleyecek arzu ve isteklere karşı durmak cihâddır. Mümin, eğer kendi nefsi ile olan cihâdında başarılı olabilirse, o zaman İslâm düşmanlarına karşı cihâdında da zafer elde edebilir. Nefsiyle cihad etmeyen, düşmanla savaşamaz. Nefsine karşı cihadı kazanamayan kimse, düşman karşısında cesaret gösteremez, düşmandan korkar, mağlup olur ve kaçar. Nefisle olan cihad, bir ömür boyu devam eder. Hz. Peygamber, kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini "küçük cihad" olarak vasıflandırırken; nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak vasıflandırmıştır. Bir hadis-i şeriflerinde de “Hakiki mücahid nefsine karşı cihat edendir.” buyurmuştur.
Dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. Cahil cesurdur, çekinmeden doğru-yanlış demeden her şeyi söyler. İlim ehli bir kimse ise sadece hakikat ne ise onu söyler ve söylediklerinde ölçülüdür.  Cenab-ı Hakk'a ulaşmak isteyen herkesin cehaletten kurtulması, ondan uzaklaşması gerekir. İlim ise; nurdur Allah’ın ilim sıfatının bir tecellisidir. İslâm dininin temeli ilme dayanır, ilimsiz İslam düşünülemez. İnsanlığın faydasına olan her güzel bilgi ilim olarak nitelendirilir. Bilginin insanlar üzerinde ortaya koyduğu tesiri silah gücü ile temin etmek mümkün değildir. İlimle yapılan cihad daimîdir, Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur: “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.”  
Güzel söz; gönül alan, onur kırmayan, hak ve doğruyu gösteren sözdür. Hak ve hakikatı, en tehlikeli anlarda bile korkmadan söyleyebilmek cihattır. Rasulüllah (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Zalim bir hükümdar karşısında hak ve adaleti açıkça söylemek, büyük bir cihaddır.”  
Mal ile yapılan cihad, Allah Teâla'nın biz kullarına ihsan etmiş olduğu mal ve serveti Allah (c.c.)’nun yolunda harcamak demektir. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur: “Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” Bilindiği gibi dünyada her iş para ile yapılmaktadır. Hakkın korunması ve zafere ulaşılması da yine paraya bağlıdır. Bunun için mal ile cihadın önemi büyüktür. Müslümanların, İslâm'ın yücelmesi için her türlü mal, servet ve paralarını bu yolda fedâ etmeleri mal ile cihaddır.  Hayırlı bir işi yapacak olana yardım eden kimse, o işi yapan gibi sevaba nail olur; işi yapanın sevabından da bir şey eksilmez. Bir günah ve kötülüğün işlenmesine yardımcı olan da o günahı ve kötülüğü yapan gibi vebâle girer, günahkâr olur. Nebî sav şöyle buyurdular: "Allah yolunda malını harcayana, harcadığının yedi yüz misli ecir verilir."
Cihadın en zor şekli cephede düşmanla savaşmaktır. Cephede savaşırken şehit olmak, bir mü'minin bu dünyada ulaşabileceği en üstün makamdır. Şehitlik, kul hakkı hariç, insanın daha önce işlediği bütün günahlarına kefâret olur. Şehit cennette en üstün mertebeye ulaşır. Peygamberimiz de “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihâd ediniz!” “Hem sevap hem de şöhret kazanmak için savaşan bir adam hiçbir şey kazanamaz.” “Hiç şüphe yok ki Allah, sadece kendi rızasını kazanma niyetiyle yapılan samimi amelleri kabul eder.” buyurmaktadır. İslâm, istilâ, sömürü ve tecavüz için yapılan savaşları uygun görmemiştir. Savaşı ancak müslümanların can, mal ve ırz güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, İslâm'a ve İslâm ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla yapıldığı takdirde gerekli görmüş ve bu savaşa da cihad adını vermiştir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.” Mü'minler daima Allah yolunda cihad aşkı, cihad arzusu içinde olmalıdırlar. Cihada katılmama münafıkların işidir. Cihada katılma imkânı bulamayanlar, kalp ve gönüllerinde bu niyeti taşımalıdır. İslâm’da niyet ve samimiyet ameller kadar kıymetlidir. Cihad veya benzeri hayırlı işlere meşru bir mazereti sebebiyle iştirak edemeyenler, kalplerinde bu niyeti taşıdıkları sürece, o işi yapanlar gibi ecre ve sevaba nâil olurlar.
Bugün Filistin halkı kadını, çocuğu, yaşlısı, genciyle bir cihad mücadelesi veriyor. Bu soykırım karşısında insanlık çaresiz, sessiz, tepkisiz hatta bazıları zalimlerden yana. Oysa canımızla savaşmıyorsak malımızla bu mücadeleye destek vermek zorundayız. Bu Müslümanlığımızın, kardeşliğimizin, insanlığımızın  gereği. Maddi yardımda bulunamıyorsak en azından boykota katılarak, zulmü duyurarak tarafımızı belli etmek zorundayız. Kardeşlerimize okuduğumuz Fetihlerle, çektiğimiz zikirlerle dua etmek mecburiyetindeyiz. Birazcık vicdan sahibi, birazcık akıl ve basiret sahibi olarak sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dercesine her türlü tat ve lezzetlerden, temizlikten kozmetiğe kadar zalime destek olunan her türlü maddi harcamalar bir gün yılanı besleyenleri de sokar. Ve o gün son pişmanlık fayda etmez. Ömrünün baharında şehadet şerbetini yudumlayan her bir çocuk, bebek, kadının üzerimizde hakkı var ve Allah bunları bize sorar. Rabbimizin “Allah yolunda öldürülenlere sakın ‘ölü’ demeyin. Onlar diridirler. Ancak siz bunu idrak edemezsiniz.” vaadi asıl zavallıların biz olduğunu anlatıyor. Lütfen Boykota katılın. Lütfen Müslüman kardeşlerimize dua edin. Lütfen zulüm karşısında susarak, görmezden gelerek hatta maddi olarak destek verip Şeytana uymayın. Allah’ım! İstiklal ve istikbalimiz, birlik ve beraberliğimiz uğrunda mücadele eden kahraman ordumuzu muzaffer eyle! Huzurumuz ve değerlerimiz uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize rahmet eyle! Fitne, fesat ve bozgunculuk peşinde koşanlara, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e hile ve tuzak kuranlara karşı bize feraset, basiret, kuvvet ve dirayet lütfeyle! Bizleri cihâdın gerçek anlamını kavrayan, senin yolunda cihad ve mücadeleden kaçmayan samimi müminler eyle! Allah’a emanet olunuz.