Yaratılan binlerce canlı içerisinde akıl ve şuur sahibi olan ve aynı zamanda Allah'ın (cc) yeryüzündeki halifesi olma şerefini taşıyan yalnızca insandır. İnsana, bu şerefi kazandıran Cenab-ı Hakk, farklı zaman ve mekanlarda peygamberlere "sahifeler" ve "kitaplar" indirmiştir. Gönderilen bütün ilâhi beyanlardaki temel gaye, verilen bu şerefin asla unutulmaması, yaratılıştaki sırrın farkında olunması ve netice olarak da dünya ahiret mutluluğunun yakalanmasıdır.
Kur'ân, Cenab-ı Hakk'ın ayetleri, kâinat kitabının bir tercümesi, görünmeyen ve görünen alemin açıklayıcısıdır. Allâh'ın isim, sıfat ve fiillerine ait özellikleri anlatan bir rehberdir. Meydana gelmiş ve gelecek olayları haber verendir. İnsanlığın terbiyecisidir. İnsanlığı mutluluğa götüren hakiki mürşididir. Bütün insanlığın her türlü manevî ve fikrî ihtiyaçlarına kaynak olacak bilgileri ihtiva eden kutlu bir kitaptır. Kur'ân'ı okumakla insan, Yaratıcısına muhatap olma gibi elde edilecek makamların en üstününü yakalamış olur. Kur'ân'la Rabbini dinler ve Rabbiyle konuşur.
Cenab-ı Hakk'ın kelâmı olan Kur’ân'ı okumak çok faziletli bir ibadettir. Hattâ İbnu'l-Cezerî selef âlimlerinin Kur’ân okumayı (nafile) ibadetler içerisinde birinci sıraya koyduklarını ifade eder. Nitekim Kur'ân'da bu hususa vurgu yapılmıştır: " Allah’ın kitabını okuyanlar ve O’na uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar, hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler."
Allah Resûlü (s.a.s.), Kur’ân okumanın fazileti üzerinde durmuş ve bunu fiilen uygulamıştır: "Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’ân okumaktır." ا“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” “Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerilerine sekînet (huzur) iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” Kur’an okumanın fazileti ile ilgili diğer bazı hadislerde ise şu noktalar vurgulanmaktadır: “Sizin en hayırlılarınız, Kur’an-ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” "Kur'ân-ı Kerîm'den tek harf okuyana bile bir sevab vardır. Her hasene on misliyle (kayde geçer). Elif-Lâm-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lâm bir harf ve mim de bir harftir." "Allah, geceleyin Kur'ân okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiçbir şeye kulak verip dinlemez. Allah'ın rahmeti namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, ondan çıktığı andaki kadar hiçbir zaman Allah'a yaklaşmış olmaz." "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamat günü ana babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?"
Resûlullah (as) buyurdular ki: "Kim Kur'ân'ı okur, ezberler, helâl kıldığı şeyi helâl kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabûl ederse Allah, o kimseyi cennete koyar. Ayrıca hepsine cehennem şart olmuş bulunan âilesinden on kişiye şefaatçi kılınır." “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.”
İmam olmaya ehil kişi tespit edilirken, Kur’ân'ı iyi bilmenin bir ölçü olarak kullanılması da, Kur’ân bilme ve okumanın önemini ortaya koyan başka misallerdir. Kur’ân'dan ezberlenen kısımların unutulmasının büyük günah sayılması da Müslümanları, sürekli Kur’ân okumaya yönelten noktalardan birisidir. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Şu Kur’an’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Kur’an’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” "Hâfızasında Kur'ân'dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harab olmuş bir ev gibidir.” "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan bir kimse sonradan (terk eder ve okumayı) unutursa kıyamet günü cüzzamlı olarak Allah'a kavuşur."
Hatim Kur’ân-ı kerîm’i başından sonuna kadar okumaktır. Hatim okumak ve dinlemek bir ibâdettir. Hadîs-i şerîfte; “Kur’ân-ı kerîmi tecvide (usûlüne) uygun okuyana şehid sevâbı verilir.” buyrulmaktadır. 70.000 kelime-i tevhîd okumaya “hatm-i tehlîl”; hatim okumaya da “hatm-i şerîf” denir. Namazda ayaktayken okunan Kur’ân-ı kerîm’in her harfi için 100 sevap verilir. Namaz dışında abdestli okuyunca, her harfi için 25 sevap verilir.
Kur’ân-ı kerîm okunan yere rahmet ve bereket iner. Bu zaman yapılan duânın kabul olması umulur. Kur’ân-ı kerîm’i 40 günde hatim etmek, başından sonuna kadar okumak müstehaptır, sevâbı daha çoktur.  Âbidler (çok ibâdet edenler) haftada bir kere hatim okumalıdır. Ramazân-ı şerîf ayında hatim okumak mühim sünnettir. Hatim sonunda yapılan duâ kabul olur. Bu bakımdan Müslümanlar hatim duâsında bulunmaya çalışırlar. Hatim bitince, yeniden hatme başlamak niyeti ile Fâtiha okunur. Hadîs-i şerîfte, “İnsanların en iyisi, hatmi bitirince yeniden başlayandır.” buyruldu. Kur’ân-ı kerîm’in hatim edildiği yere rahmet yağar, yâni çok sevâp kazanılır. Kur’ân-ı kerîm’in hatim duâsı okunurken toplanmak, müstehâb olup çok sevaptır. Hadîs-i şerîfte,“Kur’ân-ı kerîmi hatim edenin duâsı kabul olunur.” buyruldu.  Hatim anında 60 bin melek salavât getirir. Biriniz hatm ettiği zaman desin ki: “Allah’ım, kabrimde yalnızlığımı gider” Kur’ân-ı kerîmi hatmeden veya okuyan kimsenin ister dünyalık, ister âhiretlik olsun bir makbul duâ hakkı vardır. Kur’ân-ı kerîmi okuyunca, Allahü teâlânın rızâsını ve Cennet’i isteyiniz. Dünyâlık istemeyiniz. Hatim duâsı yapılan yerde bulunan, ganîmet dağılırken bulunan kimse gibidir. Hatime başlanan yerde bulunan, cihad eden (Allah için harp eden) kimse gibidir. İkisinde de bulunan, iki sevâba da kavuşur ve şeytânı zelîl eder. “Ümmetimin işlediği günahlar bana arz edildi. Bunlar arasında, bir kimsenin lütf-i İlâhî olarak öğrenip de sonradan unuttuğu bir sûre veya âyet sebebiyle kazandığından daha büyüğünü görmedim."
Namaz İslam’ın şartlarındandır. Kur’an-ı Kerîm okumak da namazın farzlarındandır. Kur’ân-ı Kerîmi okumayı bilmeyen, beş vakit namazı kılamaz ve diğer islâmî vazîfelerini kâmil manâda yapamaz.
Namaz sahih olacak şekilde tecvid ve ta’lim üzere Kur’an okumayı öğrenmek, genç ve ihtiyar, erkek ve kadın her müslüman için ihmali asla caiz olmayan mühim bir vazîfedir. Peygamber (sav) Efendimiz, ashâbına önce îman esaslarını telkîn eder, daha sonra da Kur’ân-ı Kerîm okumayı ta’lim ederlerdi. Hatta Müslümanların adedi arttıkça, müslümanların olduğu beldelere süratle Kur’an muallimleri gönderirlerdi. Yine O Yüce Peygamberimizin hakîki varisleri, büyük Allah dostları da Kur’an-ı Kerîmi okuma ve Ümmet-i Muhammedin evlâdına okutmak için hayatları boyunca durmadan gayret sarfetmişler, gerektiğinde mallarını, canlarını ve sahip oldukları dünya nimetlerini bu uğurda fedâ etmişlerdir.
Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmede: “(Habîbim!), Sana vahyedilen Kitâbı oku. Namazı da dosdoğru kıl (ve kıldır). Çünkü namaz, edebsizlikten, akıl ve Şerîate uymayan her şeyden alıkoyar. Allâh’ı zikretmek elbette en büyük (ibâdet) tir. Allah ne yaparsanız bilir.” buyurmaktadır. müslüman olan ve mü’minlerin yaşadığı bir cemiyette hayat süren bir kimsenin Allah(cc)’ın Kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîmi okuyamaması acı olduğu kadar İslâmî bir ayıptır. Bu kusur için hiçbir mazeret geçerli değildir.
Kur’anı Kerimin indirilişi bir rahmet ve şefkat tecellisidir. Ayet-i kerimelerde Yüce Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurmaktadır. “Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” “Biz Kur’an’dan, mü’minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. Ama Kur’an, zalimlere ziyan artırmaktan başka bir katkıda bulunmaz” “Bu Kur’an çok mübârek bir kitapdır. Onu sana indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve aklı selim sahipleri öğüt alsınlar”
“Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kur’an verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.” Kur’an-ı Kerimi öğretmede muhatap alınan öncelikle âlimler, daha genel anlamda Muhammed ümmetinin tamamıdır. Bir Müslüman’ın öğreneceği ilk şeyin Kur’an olması gerekir. Kur’an’ı öğrenen kişinin gayesi Allah’ın rızâsına ulaşmak, Kur’an’ın ahkâmı, âdâbı ve ahlâkı ile amel etmek olunca, bu faziletlerin ve hayırların en büyüğü sayılır. Sözlerin en hayırlısı Allah’ın sözüdür.
Kur’an-ı Kerim, indirilmeye başlandığından beri 15 asır geçmesine rağmen canlılığını, diriliğini, güzelliğini ve insanlara hidayet rehberi olmayı devam ettirmektedir. Günümüz toplumunda ortaya çıkan en büyük sıkıntıların aşılması dinin insanlara aktarılması, gerçek anlamda dindar bir yaşam sürme vesilesi ile olacaktır. Yüce Rabbim dünya ve ahiret huzurumuzu sağlayabileceğimiz için dinimizin o eşsiz güzelliklerini öğrenmeyi, öğrendiklerimizi de hayatımıza aktarmayı nasip etsin. Allah’a emanet olun.