Düzenlenen basın açıklamasına Hürriyetçi Eğitim Sen İl Başkanı Selim Tanış, Eğitim İş Sendikası Yozgat Şube Başkanı Sedat Tuygun ve sendika üyeleri katıldı.

Şiddetle alakalı Hürriyetçi Eğitim Sen Akdağmadeni Temsilcisi Mustafa Kaplan kaymakamlık binası önünde bir konuşma yaptı.

Akdağmadeni halkı, Bugün burada toplanma amacımız öğretmene uygulanan şiddeti ve mobbingi kınadığını belirten Hürriyetçi Eğitim Sen Akdağmadeni Temsilcisi Mustafa Kaplan, Birkaç gün önce 75. Yıl Ortaokulunda görev yapan bir öğretmen bir velinin saldırısına uğradığını söyledi.

“BU OLAYIN KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Yozgat’a sadece 3 saat uzaklıkta… Taşı sıksan altın çıkıyor! Yabancı firmalar gözünü dikti Yozgat’a sadece 3 saat uzaklıkta… Taşı sıksan altın çıkıyor! Yabancı firmalar gözünü dikti

Kaplan yaptığı açıklamada, “Çocuklarımızı emanet ettiğimiz eğitim yuvası olan okulun içerisinde gerçekleşen bu olayın kabul edilmesi mümkün değildir. Okulun güvenlik kamerası kaydı ve öğretmenimizin almış olduğu darp raporu ile kanıtlanan bu durum “sadece bir öğretmenin değil, tüm öğretmenlerin” ortak sorunudur. Görevi başındaki bir devlet memuru olan öğretmene kalkan bu eller aslında her türlü fedakârlığı yapan eğitim neferlerine ve bu eğitim neferlerini görevlendiren yüce devletimize kalkmıştır. Öğretmenimiz, öğrencilerinin gözünde anlatılması zor bir duruma düşmüştür. Bunun yanı sıra ufak bir yer olan ilçemizde de bu hadise hızla yayılmış ve öğretmenimizin itibarı sarsılmıştır. İlçemizde yaşanan bu menfur saldırının yaşandığı günlerde farklı illerdeki birkaç meslektaşımıza da çeşitli saldırılar gerçekleştirilmiştir. Kimisi okuluna giderken, kimisi okulun içerisinde darp edilmiştir. Kulaktan dolma sözlerle öğretmene karşı dolduruşa gelen, konuşmak yerine kavga etmeyi tercih eden ve çocuğunu her koşulda haklı gören şiddet müptelası bu velilere dur demenin vakti çoktan geldi de geçiyor bile” dedi.

Ortak açıklama yaptılar

“SESİMİZİ DUYURMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Eğitim çalışanları olarak yaşanan olayların toplumumuz adına ne kadar acı bir husus olduğunu anlatmaya çalışıp sesimizi duyurmaya çalıştıklarını belirten Kaplan, “Ancak siyasi ya da şahsi nedenlerle koltuklarını korumak isteyen bazı kişiler olayların üstünü kapatmaya, yaşanan hadiselerin savcılığa intikal etmesini önlemeye, aracılar göndermeye çalışabiliyor. Mağdur olan öğretmenler, yaşadıkları fiziksel şiddet ve itibar zedelenmesi yetmezmiş gibi psikolojik olarak da saldırıya uğruyor, çeşitli mobbing söylemleri ile tehdit ediliyor. Hatta şiddeti uygulayanlar daha da ileriye giderek ölüm tehditlerini sıralayabiliyor. Maalesef öğretmene uygulanan bu şiddet olayı ülkemizde bir ilk değil. Sosyal medyada ses getiren hadiseler akşam haberlerinde 1-2 dakika sunuluyor. Sonrasında ise saldırıyı gerçekleştiren kişi hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Öğretmenimiz ise yerle bir olan itibarını göz ardı ederek şiddet uygulayan velinin çocuğuna ders vermeye devam ediyor. Yasal süreç bazen yıllar alıyor ve ne yazık ki bazı velilerin tehditlerinin ardı arkası kesilmiyor” şeklinde konuştu.

“ÖĞRENCİLER DERSLERİNDEN GERİ KALIYOR”

Kaplan, “Şiddete uğrayan öğretmen arkadaşlarımız fiziksel olarak vücutlarında yer alan yaralardan dolayı okullarına gidemediğini ve öğrencilerinin derslerinden geri kaldığını düşünürken, şiddeti uygulayan veliler ise “bana bir şey olmaz” düşüncesi ile keyif çatabiliyor. Bu kişiler, bu rahatlığı nereden bulmaktadır diye soruyoruz! Hastanede doktor, okulda öğretmen, farklı kurumlarda memurlar şiddete maruz kalırken bizi temsil eden milletvekilleri ne yapmaktadır? Öğretmene, doktora ve işi gereği sürekli insanlarla ilgilenmek durumunda olan kamu çalışanlarına şiddete karşı caydırıcı yaptırımlar ne zaman uygulanacaktır? Bunlara ilişkin özel kanunlar ne zaman çıkacaktır? Bu soruları sormaktan ve çözüm önerilerini belirtmekten dilimizde tüy bitti. Ancak her zaman olduğu gibi ateş düştüğü yeri yakıyor” ifadelerini kullandı.

Kaplan konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Geçmiş senelerde veliler ve öğrenciler tarafından şiddete maruz kalan, hatta öldürülen öğretmen arkadaşlarımız var. Ancak öğretmenlerin can güvenliğini sağlayacak yasal bir çalışma yıllardır yok. Okullarda öğretmenlerimiz nöbet tutuyor. Öğrenciler birbiriyle kavga edince ayırıyor. Suçlu öğretmen oluyor! Okulun bahçesine giren iki veli kavga ediyor. Öğretmen ayırıyor. Suçlu öğretmen oluyor! Öğrenci sınavlarından düşük not alıyor. Suçlu öğretmen oluyor! Başka birisinin çocuğuna şiddet uygulamak için veli okula giriyor, öğretmen engelliyor. Suçlu öğretmen oluyor! Ne olursa olsun, öğrenci ya da veli hiçbir zaman suçlu olmuyor! Öğrencinin davranışları nedeniyle bir disiplin cezası alması mümkün olmuyor. Öğrenciyle ilgili disiplin çalışmaları kurum müdürleri tarafından engellenmeye çalışılıyor. Veliler her zaman ve her yerde öğrencisini haklı görüyor. Kısacası öğrencinin ya da velinin bir yaptırıma uğraması deveye hendek atlatmaktan daha zor! Deve o hendeği atlar, ancak öğrenci ve veli asla yaptırıma uğramaz. Biz eğitim çalışanları olarak “güvenlik görevlisi” olmadığımızı anlatmaktan yorulduk. Milli Eğitim Bakanlığının eğitim çalışanlarına uygulanan şiddeti engellemesi, öğrencilerimizin huzurla eğitim-öğretim ortamında durabilmesi için “her okula en az bir güvenlik görevlisi” kadrosu vermesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, öğrencilerin arasındaki sorunların velilere ve öğretmenlere yansımadan çözülmesi için mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılarak disiplin çalışmalarının daha hızlı ve çözüm verecek şekilde yürütülmesi zaruridir. Eğitim çalışanlarına uygulanan şiddetin önlenmesi için ciddi yaptırımlardan oluşan bir kanun hazırlanmalı ve derhal uygulamaya konulmalıdır. Artık eğitim çalışanlarının sabrı kalmamıştır. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Bizi kendi canımızı ve itibarımızı korumak zorunda bırakanlara da hakkımız helal değildir. En kısa sürede gerekli çalışmaların yapılacağını umut ederek basın açıklamamıza son veriyor, desteğini esirgemeyen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.” 

Kaynak: Haber Merkezi