“ İnsan; içinde, özünde hissettiği şeyleri özler. “ En son neyi böylesine özledik sahi? Hepimizin hayatlarının belirli bir kısmına eşlik eden birileri vardır. Ben bir zaman hayatıma dokunan insanları özlüyorum mesela. O insanların hayatlarımızda bir görevi oluyor. İyi şeyler yapmak, umut taşımak, el uzatmak gibi... Hayatlarımıza giriyorlar ve bir gün mutlaka çıkıyorlar. Ama bir defa can suyunu veriyorlar ya bize, o su bir ömür bizi hayatta tutmaya yetiyor. Hiç olmazsa ayakta tutuyor.


İçimizde bir yerlerde o çok özlediklerimizin sohbetlerine ihtiyacımız var. Bir sözüne, bir fincan kahvesine... Bir kahve içimlik zamana sığmayan o muhabbettin tadını alanlar bilir, müptelası olursunuz. Orada kurulan bağı ne uzun yollar ne saatler koparabilir. Bin fincan kahve içilse konuşulacak bin sözü olur o insanların.


Bazen de hiç konuşmaz. Bin sözü olup birini bile konuşamaz. Göz kırpışıyla anlatmıştır derdini. O insanı da özlersin. Konuşabilenin sözünü, konuşamayanın gözlerindeki bakışı. Önemli olan da bu değil mi? Sözü özlenen, bakışı özlenen olmak. Başka birinin özünde kendine yer edinmek. Benim bu dünyadayken gidecek yerim var, içimde yeri olan insanlar var... Sizin yeriniz kaç kişilik? Kaç kişinin özünde sizin için ayrılmış bir masa uzun yıllar bekler?