Yeni hafta, yeni planlar... Uzunca bir yapılacaklar listesi elimizde. Bu hafta şu tahlili yaptır, şunun ödemesini yap, o eşyayı sipariş et, oraya mutlaka git, onu al, bunu ver cümleleriyle sıralı uzun bir liste... Tamamlanacaklar hiç bitmiyormuş gibi. Zaten neyi tamamladığını düşünsen olmuyormuş gibi. Bu olmayanların, tamamlanmayı bekleyenlerin bir sonu da yok elbette.
Her hafta böyle uzun listeler hepimizin kafasında dönüp duruyor. Listede kendimize göre bir şeyler kaçıncı sırada yer alıyor acaba? Anne, baba, çocuk, kardeş ya da eş olmadan sadece kendimiz olarak var mıyız? En son kendimize göre neyin peşine düştük? Çok uzun zamandır konuşulur ama eskimez bu düşünce. Hayat zaten bir şekilde akıp gidiyor. Bu akışta kendimize göre olanı bulamazsak, onun peşine düşmezsek savrulup gidiyoruz. Sen gülmezsen, için gülmezse kimse gülmüyor. Ama kahkahayı sen başlatıyorsan karşınızda bir komedi filmi oluyor ve herkes gülmeye başlıyor. İçinin gülmesi de biraz olsun mutlu olmadan olmuyor yaşarken.
“ Kendine göre “ büyük planları, büyük amaçları kastetmiyor. Bizi heyecanlandıran, içimizi kıpır kıpır yapan, meraklandıran neyse odur “ kendine göre. “ Geçenlerde telefonumdan bir şeyler izlerken İpek Çalışlar’ ın videosuna denk geldim. Mustafa Kemal Atatürk ve dönemine ışık tutan bir kalem Çalışlar. Önceden bir kitabını almışım ama unutmuşum. O videodan sonra İpek Çalışlar’ ın yaptığı işlerin peşine düştüm. Yazdığı tüm biyografilerin isimleriyle ilgili videolar izledim. Bazen defalarca aynı videoyu izlediğim bile oldu. Merak ettikçe daha da çok araştırmak, okumak, izlemek istedim. Kendine göre budur işte. Belki her zaman o listenin başında olmaz ama hep vardır. Kendimize göre olanı bulabildiğimiz bir hafta olsun.