Geçtiğimiz hafta, halen Türkiye’de torpil mekanizmasının en üst seviyede işlediğinin itirafına şahit olduk.
Banka kuyruğunda beklememek için bile torpil yaptıran bir millet olduğumuz içindir belki de; yüzlerce emekçinin hayatı pahasına bu mekanizmayı devreye sokmaktan çekinmiyoruz.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik ne demişti bir hatırlayalım:
“Bu acı çekilecek gibi değil. Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor. Sorumluluk hepimizde can önemliyse kapatırız. Ancak ‘Tehlike geliyor’ diyecek olan buradakilerdir. İşverenler ‘İşçiye 3 kuruş ödeyeceğiz’ diye işçiden 5 kuruşu kesiyor. Biz o parayı kesilsin diye vermedik. Buradaki talihsizlik yasanın yeni yürürlüğe girmesi. Keşke kayıpsız aklımız başımıza gelse…”
Bakanın açıklamasında iki itiraf var.
Birincisi, ceza kestiğimiz zaman işverenler araya onlarca kişi sokuyor, ikincisi ve en önemlisi de başımıza iş gelmeden önlem almıyoruz şeklindeki ifadeleri.
Bizim sıkıntımız da bu olsa gerek.
Öngöremiyoruz…
Yani, başımıza bir felaket gelmeden önlem alamıyoruz.
İlla ki canımız acıyacak, ciğerimiz yanacak…
Kafamıza dank edecek. Neye uğradığımızı şaşıracağız ve sonra Ankara harekete geçecek.
Kaderciyiz, ondan mı acaba diyeceğim ama derler ya büyüklerimiz hep “Tedbir kuldan taktir Allah'tan” diye…
Türk milleti olarak birçok konuda önyargılı olmamıza, önce yapıp sonra düşünmek gibi ilginç huylarımız olmasına rağmen, afetler, tehlikeler ve tehditler başımıza gelmeden düşünemiyoruz.
Kanunlar, düzenlemeler de bu doğrultuda yapılıyorlar işte…
Büyüklerimiz anlatırlar ya hep, İstiklal mahkemeleri varmış eskiden. Önce idam kararı verilirmiş, sonra yargılamaya devam…
Bakan Çelik’in açıklamalarını samimi bir itiraf olarak kabul ediyorum. Gerçekleri söylüyor aslında. Günümüz Türkiye’sinde de bazı yaptırımların ardından ortaya çıkan aracılardan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Hepimizin bildiğini dillendiriyor esasında. Tabi ki bir Bakan söylediği için bu sözler olay oldu ama biz bunu gün be gün yaşıyoruz.
Maden faciaları yüreğimizi yakarken, olayların yaşandığı madenlerde çalışanların şikayetleri ve hafife alınmayacak kadar büyük sıkıntıları olduğunu öğreniyoruz.
Birileri “Doğal afet” diye kapatmak istese de aslında yaşanan facialarda kazaların bağıra bağıra geldiğini öğreniyoruz.
Bu kadar sıkıntı varken işçiler neden daha önce şikâyette bulunmadılar? Soruları kafamızı meşgul ediyor işte.
Evet, ekmek parası diyeceksiniz belki ama Başbakanlığa Bimer aracılığı ile yapılan şikâyetlerde isimler gizli tutuluyor ve direkt işlem başlatılıyor.
Yaşanan son olayların ardından Başbakan Davutoğlu “İş kazaları için şikâyet hattı” kurulacağını söyledi.
Burada yapılacak ihbarlarda, ihbarı yapanın kimliğinin gizli tutulacağı, ihbarda bulunan vatandaşın hiçbir şekilde zarar görmeyeceği taahhüt altına alınmalı ve bu şekilde kamuoyuna duyurulmalı.