24 Kasım 1928, cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği” ni kabul ettiği gündür. Atamızın 100.doğum yıldönümü olan 1981’ den itibaren de 24 Kasım,“Öğretmenler Günü” olarak kabul edilmiş ve kutlanmayabaşlanmıştır.

Başöğretmenimiz Atatürk, öğretmenlere verdiği önem ve değeri şu sözlerle ölümsüzleştirmiştir:

Muallimler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.

En iyi öğretmen kimdir?

Bol bol ödev veren mi?

Ödevlerini yapmadan gelene ceza veren mi?

Sınıfa girer girmez öğrencilerine korku veren mi?

Yoksa olup biten her şeyi veliye haber veren mi?

En iyi öğretmen, öğrenmeyi öğretendir.

En iyi öğretmen, öğrencisinin yüreğine öğrenme arzusu ekendir.

En iyi öğretmen, merak ettirendir.

En iyi öğretmen; sevendir, sevdirendir.

Victor Hugo’ nun Sefiller kitabında beni çok etkileyen bir bölüm var.

Öyle deme Komutan! Seni komutanlık makamına yükselten öğretmenlerin değil midir? Bence, ne yapılsa iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar: öğretmen ile annedir...

Kaç yaşına gelirsek gelelim iyi veya kötü öğretmenlerimizle olan birkaç anımız hep kalır zihnimizde. Ailemizden sonra bizim üzerimizde en çok iz bırakan da hakkı olan da öğretmenlerimizdir.

Hangi görevde, meslekte, makamda olursak olalım unutmayalım ki bizi bu günlere taşıyan öğretmenlerimizdir. En yüce meslek öğretmenliktir demeyeceğim. Her mesleğin mühim ve yüce yanları var elbet. Fakat her bireyin, her meslek sahibinin öğretmenlerin emeğinden geçtiğini unutmamak gerek.

Kişisel yaşamlarımızda hiç karşılaşmadığımız, belki adını bile bilmediğimiz pek çok meslek grubu vardır. Ama öğretmenlik öyle mi? Hepimizin öğretmenleri oldu ve bize öğrettikleri…Bu yüzden özeldir, gereklidir ve kıymeti bilinmelidir.

Öğretmenlik yaptığım süre boyunca beni en çok mutlu eden şey sarf ettiğim çabanın öğrencilerimin gelişiminde etkili olduğunu görmek oldu. Bir de o içten, şen kahkahalarını duyduysam benden mutlusu olmadı çoğu zaman.

Manevi çocuklarım derim ben onlara. Mesleğe ilk başladığım yıllarda bazı öğrencilerimle aramızda sadece birkaç yaş fark vardı. Hatta yaşıt olduğum öğrencilerim bile olmuştu. Ama bu yaş meselesi hiçbir zaman onlara karşı duyduğum koruma-kollama içgüdüsünü gölgede bırakmadı. Yaşları, kademeleri ne olursa olsun hep manevi çocuklarımmış gibi düşünüp hissederek mesleğimi yapmaya çalıştım.

Artık öğretmeni olmadığım eski öğrencilerimle de profesyonel bağımız kopsa da manevi bağımı koparmadım. Şimdi onların attığı bir mesaj, bir telefon bu yüzden sıcacık ediverir kalbimi. İtiraf etmeliyim ki eski öğrencilerim tarafından hatırlanmak bir öğretmen olarak beni en çok mutlu eden şeylerden biri. Eee insan unutulmak istemiyor tabii.

Diyeceğim o ki öğretmenlik; yalnızca profesyonel bakılarak yapılabilecek bir meslek değil. Manevi bağların ve anıların olduğu zengin bir alan. Ailelerin en kıymetlilerini, evlatlarını emanet ettiği sorumluluğu ve fedakarlığı çok bir iş. Bu yüzden öğretmenliğe sadece “meslek” deyip geçmek haksızlık olur.

Öğretmenler günü, öğretmenlerimizi özel ve değerli hissettirecek şeyler yapıp, söylemek için harika bir vesile bence. Pahalı hediyeler almak yerine onlara olan minnetimizi ve teşekkürümüzü anlatan cümleler en kıymetlileri.

Başta üzerimde emeği olan, beni yetiştiren öğretmenlerimin, meslek yaşamımda karşılaştığım ve beni mesleki olarak geliştiren meslek büyüklerimin ve çok sevgili bütün öğretmen meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum. İyi ki varsınız!

İyi ki öğretmenim!