AĞAÇLANDIRMA ve ormanların önemi, başta insanlar olmak üzere, tüm canlıların olmazsa olmazıdır.
İlk İnsan Hazreti Adem Babamızdan, son Peygamberimiz Hz Muhammet Mustafa s.a Efendimize kadar gönderilen Kitabı Mukaddes, Kur'an-ı kerime varıncaya kadar ağaçların önemi ayetlerle sabittir. Yüce peygamberimiz ağaç dikmekle ilgili bir hadisinde şöyle buyurmakta; “Kıyâmet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyâmet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” (Ahmed, III, 191, 183)
Türklerin ağaçlarla olan tarihine baktığımızda, Eski Türkler kayın ağacından geldiklerine inanır, kayın ağacının kutsallığına inanarak yaşamlarının birçok alanında kayın ağacı kullandıkları bir gerçektir. Kamların (şamanların) davulları üzerine ay ve yıldız resimlerinin yanı sıra kayın ağacı resmi görülür. Hatta ağaçların gökten indiğine inanılmaktaydı. Başta Oğuzlar ve Uygurlar olmak üzere, sözlü kültüründe büyük insanların (kağan, ata) ağaçtan doğduğu anlatılır.
Ötüken Ormanı bu yüzden çok kutsaldır. “Kadın” sözcüğünün de kayın ağacından geldiği savunulmaktadır. Buna göre, kayın ağacı da insanın anasıdır derler. Ayrıca kadın süt verdiği gibi kayın ağacının da süte benzer bir sıvı salgıladığı söylenmektedir.
Ağaca verilen değerin en bariz örneklerinden birisi de Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından verilen emir doğrultusunda, Yalova’daki köşkün kaydırma yöntemiyle yürütülmesi.
Geçtiğimiz hafta Milli Ağaçlandırma Günü etkinlikleri kapsamında ülkenin her yerinde olduğu gibi Yozgat’ta da binlerce fidan toprakla buluştu. Özellikle çocuklarımız geleceğin ormanını yaratmak, var olan ormanlarımızı koruma bilincine ulaştı.
Tabi bir de Yozgat’ta yaşanan acı gerçekler vardı! Şehir merkezinde asırlık ağaçlar bilinçli bir şekilde yok edildi, edilmeye devam ediyor.
Eski Lise Caddesi fotoğraflarına baktığımızda kimler zamanında ne kadar ağaç katledildiğini açıkça görürsünüz. Özellikle Yozgat Lisesi bahçesindeki bir asırlık ağaçlar, sözde yenileme adı altında birer birer yok edildi. Oysa o anıt ağaçlar Yozgat Türk Ocağının kuruluşu anısına dikilen her biri birer abide niteliğindeydi. 
Şimdilerde Belediye ve Bazı kuruluşlarca ortaklaşa yürütülen Park yapma, çevre düzenleme adı altında yetişkin ağaçlar gece yarısı kepçelerle yok ediliyor. Yeni park yapıyoruz bahanesiyle buralardaki kocaman ağaçlar kesiliyor,  bir kıyısına inşaat dikilerek birilerine getirim sağlanıyor, geri kalan kısmını da betonlaştırarak, etrafına oda halısı çaplarında çimlendirilme yapmak suretiyle yeni park imajı veriliyor.
Çapanoğlu Büyük Cami avlusundaki ıhlamur ve kestane ağaçlarının tamamını yok edildi hamdolsun! 
Ne de doğru söylemiş merhum Yaşar Kemal; Bu ülkede dört şey olmayacaksın: kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı. Umarım öbür dünyada Türkiye yoktur.
Kesip yok ettiğiniz yetişkin bir ağaç, yerine dikeceğiniz bin fidandan daha kıymetlidir.                                   Şehirlerarası yol kenarlarına her yıl milyonlarca fidan dikildiği halde, yetişkin tek bir ağaç dahi göremezsiniz. Yetişkin bir ağacı kestiğinizde, insanları gölgesiz, kuşları yuvasız, havayı oksijensiz, doğayı işaretsiz bırakırsınız. Onlar birer süs değil, tüm canlılara dair izler barındırırlar üzerinde. 
En acı hatıraları da insanların bıraktığı izlerdir. Ömürleri o yaraları kapatma çabasıyla yok olup gider. 
Madem sözün girişine Peygamber Efendimizin Hadisi Şerifiyle başladık, 
“Allah Rasûlü’nün korusu içinde bulunan ağaçlara sopa ile vurulmaz ve onlar kesilmez. Fakat zarûret hâlinde hayvanların yemesi için hafif ve yumuşak bir şekilde rıfk ile sallanarak yaprakları silkelenebilir.” (Ebû Dâvûd, Hac, 95-96/2039)