Yozgat’a özgü kelimelerin ne olduğu ve anlamları araştırılıyor. Peki, bu kelimeler nedir ve anlamları neler?

Türkiye’nin tam ortasında ye alan Yozgat’ın kendine özel bazı deyişleri mevcuttur. Bu deyişler, Yozgat'ın zengin kültürel mirasından ve geleneksel yaşam tarzından kaynaklanan özgün ifadelerdir. Yerel halk arasında günlük konuşmada ve geleneksel etkinliklerde sık sık kullanılırlar. Bu deyişler, Yozgat'ın benzersiz kimliğini yansıtan önemli bir dil zenginliğini ifade eder.

Yozgat’ta kullanılan kelimeler Yozgat’a özgü kelimeler Kele ne demek (2)

DİL MİRASI NESİLDEN NESİLE AKTARILIYOR!

Yozgat, Türkiye'nin tam ortasında bulunan tarihi bir şehir olarak bilinirken, bu toprakların kültürel zenginliği sadece tarihiyle değil, aynı zamanda kendine özgü diliyle de öne çıkıyor. Yozgat'ın dil mirası, yüzyıllar boyunca nesilden nesile aktarılan özgün kelimeler ve deyimlerle doludur.

Yerel halkın günlük yaşamında sıkça kullanılan ve Yozgat'ın kimliğini yansıtan bu ifadeler, şehrin geleneksel yaşam tarzını ve yerel kültürünü yansıtır. "Aalen," kelimesi, günlük konuşmalarda sıkça karşımıza çıkar ve "dur, eğlen, bekle" anlamına gelirken, "Aan," kelimesi ise köylülerin yaşamlarında önemli bir yere sahip olan ineklerin ilk sütünden yapılan bir yiyeceği ifade eder.

Bunun yanı sıra, Yozgat'ın dil mirası, yerel kültür ve geleneklerle derinlemesine bir bağa sahiptir.

Yozgat'ın bu özgün deyimleri ve kelimeleri, bölgenin tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda yerel halkın kimliğinin bir parçasını oluşturur. Bu dil mirası, Yozgat'ın geleneksel yaşam tarzının ve kültürel özelliklerinin bir yansımasıdır.

Sonuç olarak, Yozgat'ın köklerine işlemiş dil zenginliği, şehrin kültürel kimliğini koruma açısından büyük öneme sahiptir. Bu ifadeler, Yozgat'ın tarihini ve kültürel mirasını anlamamızı sağlar ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken değerli bir mirası temsil eder.

Araştırdığımız kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre ise Yozgat’ın deyişleri ve anlamları ise şu şekildedir;

YOZGAT’TA KULLANILAN KELİMELER!

-A-

Aalen: Dur, eğlen, bekle  
Aaleşme: İkamet etme, oturma
Aan: İneğin ilk sütünden yapılan bir yiyecek
Aba: Abla, çoban paltosu
Abdeshane: Tuvalet
Abısı Güzel: Ablası güzel anlamında, şaka sözü
Abısından Öğütlü: Tecrübeli, işi iyi bilen kişi
Abos: Cahil, aptal
Abrıl Beşi: Nisan ayının beşi
Acer: Taze
Açıkörten: Ucuza alınan kadın giysisi
Adeli: Kendini beğenmiş, burnu havada
Adozel: Adı güzel (özel isim)
Afat: Yağmur, sel, rüzgar gibi tabii felaket
Afili: Oynak, havalı
Ağar: Eğer
Ağartı: Süt, yoğurt, ayran gibi yiyecekler
Ağıl: Koyunun girdiği yer ( koyun ahırı )
Ağırmak: Gün aydınlanması, sabah olması
Ağız Birlemek: Anlaşarak aynı şeyleri konuşmak
Ağlen: Eğlen, dur, bekle
Ağleşme: Eğleşme
Ağnanmak: Eşeğin yere yatıp yuvarlanması
Ağrıklı: Hastalıklı
Ağrice: Hıdırellez
Ağzı Kalavlı: Havalı, yüksekten atan
Ağzı Kızıl: Toy, ham, kuşların yeni çıkmış yavrusu
Ağzını Bellemek: Bir daha yapmamaya karar vermek
Aha: Bu, şu, o
Ahır Sekisi: Hayvan ahırında tahtadan yapılan seki
Ahraz: Dilsiz, konuşamayan, konuşma özürlü
Ahretlik: Ahiret kardeşliği
Aklerik: Aklı eren kimse
Aklı Çavdarlı: Yarı kaçık
Al: Kırmızı, hile
Al Ha: Nasıl şey, hayret uyandıran ünlem
Alaca Düşmek: Üzümlerin yetmeye yüz tutması
Alaca karanlık: Akşam olmaya başlaması
Alaçık: Haymalık, bostan çadırı
Alağaz: Geveze, boş konuşan, dengesiz konuşan
Alasevi: Alası az olan
Alaş: Ala köpek
Alayı: Hepsi
Alaz: Hafif yanan ateş
Albastı: Yeni doğum yapana uğradı sanılan cin
Ale: Dur ( ale inecek var)
Âlemek: Durdurmak
Alengirli: Gösterişli, tuhaf, acayip, karışık
Algın: Yel çarpması
Alkarısı: Lohusa kadına hastalık getirdiği varsayılan
Allasen: Allah'ını seversen
Alma: Elma
Anaç: Anaç, olgun anlamına da gelir
Anadan Üryan: Çıplak
Anadut: Üç parmaklı tarım aleti
Anayın babayın aşını içiyim: Bu kadar da olmaz, yok daha neler
Andavallı: Aptal, geri zekalı
Angut: Aptallığın simgesi, ördek cinsi bir kuş
Anırma: Eşek sesi
Anşa: Ayşe
Apırcın Oldu: Şaşırdı, heyecan bastı
Areklenmek: Hayvanların sinekten kurtulma çabası
Arık: Zayıf, çelimsiz
Arkaç: Koyun sürüsünün yattığı yer
Arşın: Eski uzunluk ölçüsü
Asbab: Elbise, iç çamaşırı
Asik Etek: Avrat, hanım, eş anlamında
Asikli: Eksik etek
Aş: Yemek
Aşam: Akşam
Aşık Atmak: Boy ölçüşmek, kıyaslamak
Aşkarsız: Kötü görünüşlü, tipi bozuk
Avara: Boş, işsiz
Avgın: Suyun aktığı kanal, ark
Avuçlamak: Elle kavramak
Avur Zuvur: Meyve artıkları
Avurt: Ağzın yan boşlukları ( avurdunu şişirme )
Avurtlamak: Ağız dolusu, kabaca yemek
Ayağına Tez: İşi çabuk yapan, becerikli kimse
Ayak Yolu: Tuvalet, hela
Ayarsız: Dengesiz adam
Ayı: Topaç
Azap: Erkek hizmetkar
Azba: Çuval ağzı bağlanan ip
Azık: Yolcu yemeği
Azıtmak: Yolunu şaşırmak, yanlış yere yöneltmek

-B-

Baas: Bahis, şans oyunu
Baba çıkasıca: Sinirlenilen kişiye söylenen bir söz
Baba yiyeysice: Çocuklara kızınca söylenen söz
Babaa: Zıkkım olsun
Babal: Vebal, günah
Bacı: Abla, büyük kız kardeş
Badiye: Çorba tası
Bağrı Geçmek: Hafifçe uykuya dalmak
Bağsımet: Peksimet
Baha: Fiyat, ücret
Bakla: Fasulye
Balak: Manda yavrusu
Baldırcan: Patlıcan
Banak: Lokma, yufka ile yemekte yapılan sunak
Bannak: Parmak
Baş Bıçağı: Ustura
Baş Kili: Sabun yerine kullanılan toprak
Başangı: Yaramaz çocuk
Başı Kurtulmak: Kadının sağlıklı doğum yapması
Başını Bağlamak: Nişanlamak, söz kesmek, evermek
Başını Yetirmek: Eksiğini tamamlamak
Bayaktan: Az önce, deminden
Bayır: Yokuş
Bayramcalık: Bayramlık giysileri
Bazlama: Ekşili hamurdan sacda yapılır
Becek: Köşe
Behlemek: Kapora vermek
Bekitmek: Sıkıştırmak
Bent: Su önüne kurulan basit set
Bere: Başlık
Bezek: Kilot ve şalvarda lastik takılan kısım
Bıcılgan: Ayak parmakları arasındaki yara
Bıdık: Küçük yumurta
Bıldır: Geçen yıl
Bıngıldak: Çocukların kafasındaki yumuşak kısım
Bıyıl: Bu sene
Bızakazığı: Ufak tefek, kısa boylu
Bibi: Hala
Bicik: İnek
Biçala: Bir ara
Bidane: Bir tane
Bigoşam: Bir avuç
Bilader: Erkek kardeş
Binit: Binilecek at, eşek, her türlü araba
Bir Süyem: Baş parmakla işaret parmağı arası
Bişi: Tava içi pişirilen bazlama
Biyaz: Beyaz
Bodu: Kaz
Boduç: İbrik benzeri toprak testi
Boğasamak: İnekler için boğa istemek
Boğön: Bugün
Boğür: Vücudun yarı kısmı
Bonker: Cömert
Boo: Hayret sözü
Boor: Vücudun yan tarafı
Bostan: Kavun, karpuz vb.yetişen yer
Boybürük: Siyah kadın çarşafı
Boynuzu kurtlu: Hakaret deyimi
Boyra: Baca
Boyunbağı: Boyuna bağlanan ince kumaş
Boyunduruk: Öküzün boynuna takılan aracı
Boz: Nadas yapılmamış, sürülmemiş tarla
Boz Söktürme: Zora koşmak
Bozuk atma: Deve bağırması
Böcük: Böcek
Böcük: Küçük hayvan, haşarat
Bödelek: Böbrek
Börttürmek: Bir şeyi haşlamak
Buarsak: Obur
Buba: Baba
Bucaklık: Raf
Bugatlek: Bu kadar
Buğuz: Kin, garaz
Bukağı: Atların ayaklarına vurulan bir çeşit kelepçe
Bulama: Un çorbası
Bulguru Diri: İşleri yolunda
Buluda Ürmek: Havalı olmak, kibirlenmek
Bunak: Çok yaşlı, ne dediğinden haberi olmayan
Bunelek: İri sinek
Burnundan Fitilemek: Çok kızgın
Burunsalık: Hayvanı zapt etmek için burnundan bağlanması
Buydum: Çok üşümek
Buyma: Üşüme
Buynuz: Boynuz
Bühtan: İftira
Büngüldeme: Kaynama
Bürük: Kadın baş örtüsü
Büzütmek: Hareketsiz yarı oturur halde olmak, üşümek

-C-

Cabe: Bedava kendi gelen
Cabeden: Bedavadan, beleş
Congulus: Cadoloz
Cahal: Cahil
Camış: Erkek manda
Camız: Su sığırı, manda
Canı Ağır: Aldırışsız
Canı Tez: Aceleci
Cankeş: Candan yakınlık
Capcık: Dağınık, düzensiz
Capon: Japon
Car: Çare
Cascavlak: Tüysüz, örtüsüz, soyulmuş şekilde
Cavlak: Suyun hızla aktığı yer
Cemek: Sabanı temizleme demiri
Cenderme: Jandarma
Cerahat: İrin
Cerek: İnce uzun ağaç, uzun boylular için de kullanılır
Cereme: Başkasının yerine ceza çekme
Cerge: At üzerinde hasta taşıma aracı
Ceylan: Cereyan, elektrik
Cıba: Tiftiği alınan keçi
Cıbılamak: Suda çırpınarak yüzmek
Cıbır: Kılı yeni kesilmiş keçi, züğürt
Cıcık: Merinos koyun, yeni anlamında da kullanılır
Cıfıt: Şirret, şerli, karışık
Cılga: Keçi yolu
Cılındırık: Kötü et parçası
Cılk: Bozulmuş, kokuşmuş yumurta
Cımbıldama: Oynaklık etmek
Cıncık: Misket, cam parçası, porselenden mamul eşya
Cıngar Çıkardı: Kavgaya neden oldu
Cıngıl: Üzümden küçük bir parça
Cıngırdak: Çocuk oyuncağı
Cınnaklamak: Tırmalamak
Cırcır: Fermuar
Cırnakcı: Kavga çıkarıcı
Cırtık: Eli ayağı durmayan, şımarık
Cıvıtma: İşi sulandırma
Cıvlama: Çok hızlı yanından geçme
Cibicik: İki eli birbirine vurma, alkış
Cibil: Su içindeki taze ot
Cibinnik: Sinek ve ivezden(sivri senek)  korunmak için ince tülden örtü
Cilet: Jilet
Cimcik: İki parmakla eti kıstırma
Cimcikleme: Çimdik atma
Cimcime: Zayıf, cılız
Cinarabası: Bisiklet
Cingan Gadağı: Başı geniş ve yassı çivi
Cinli: Deli
Cirmitli: Pis, dengesiz
Comba: Mandanın genç olanı
Coplan Dere: Derin dere
Coruk: İnat
Culhalık: Kilim dokunan alet
Culuk: Hindi
Culuzu Düşük: Morali bozuk
Cumburcomaat: Toplu, adamların hepsi
Cuval: Boyalı telek
Cuvara: Sigara
Cücük: Kanatlı hayvanların yavrusu, civciv
Cülük: Salatalığın çiçekten yeni çıkanı, küçük hıyar

-Ç-

Çabıt: Eski bez parçası
Çağ: Kağnının iki tarafına konan kalın ağaç
Çağlak: Çağlayarak akan şelale
Çağlık: İlkel banyo
Çağşırlı: Ayakları telekli kuş
Çakıldak: Su değirmeni taşı, koyunun yünündeki yumru
Çala Kamçı: At arabasında atları hızlı sürme, atları kamçılama
Çaldakıl Olmak: Sırnaşmak
Çalgı: Süpürge
Çalık: Çarpılmış, bir yana eğilmiş, yatmış
Çalkama: Ayran
Çalkantı: Çalkalamak fiili
Çalma: Pekmezin koyusu
Çaman: Çemen
Çamur Çiğnemek: Zorlanmak, çok uğraşmak
Çapıt: Bez parçası
Çaptan Düşmek: Eski gücünü ve kuvvetini yitirmek
Çardak: Gölgelik
Çarık: Gönden dikilen bir cins ayakkabı
Çarşı Ağası: Zabıta amiri
Çarşı Ekmeği: Somun
Çatal: Ekin destesini taşımada kullanılan araç
Çatal Kapı: İki kanatlı avlu kapısı
Çav: Hayvanların cinsel organı
Çebiş: Bir yaşındaki keçi
Çeç: Saptan ayrılan buğday yığını
Çelğe: Keçik, yaşmak
Çelpeşen: Bir açıp bir kapanan hava
Çeltek: Çoban yardımcısı çocuk
Çemeden: Ceket
Çemit: Yaş üzümün az kurumuşu
Çemkirme: Sözle karşılık verme

-D-

Dabaz: Cilt üzerinde kaşıntı veren ufak kabarcıklar
Dam: Hapishane-evin çatısı
Danapça: İri aşık kemiği
Deey daha: İşte orada
Depik: Tekme
Deşirici: Dilenci
Dibek: Ezmek için kullanılır
Dilkırma: Kibar konuşma
Dinelmek: Ayakta durma
Dingildeme: Durduğu yerde sağa sola hareket etme
Dodak: Dudak
Dolak: Atkı
Dombalak: Takla atma
Domuşma: Surat asma
Donyağ: İçyağ-çok soğuk insanlar için de kullanılır
Dölek: Doğru, düz
Dölek: Akıllı uslu durmak
Dömbelek: Darbuka
Döş: Göğüs
Döşek: Yatak
Dulda: Esintisiz, sakin, kuytu yer
Dulluk: Favori (Kulak yanında uzanan saç)
Duska: Çene
Dürtme: Elle yapılan uyarı

-E-

Efelek: Ekşi yapraklı bitki, (dolması yapılır)
Elbiz: Örümcek
Eleva: Yavaş iş yapan kimse
Ellaamki: Sanırım-Sanki
Ellaham: Herhalde

Elçim: Bir elle alınan kadar

Ellik: Eldiven
Eme: Hala
Emlik: Geç doğan kuzu
Emmi: Amca
Enik: Köpek yavrusu
Erinmek: Bir şeyi yapmak istememek, üşenmek
Essah: Doğru
Essahtan: Sahiden, gerçekten

Eşgi: Üzümün koruğundan yapılan yiyecek
Evdamı: Kiler
Evlek: Bölüm, bölümlendirme

Evmek: Acele etmek
Evrağaç: Yufka ekmeği çeviren ahşap yassı tahta
Eze: Vücut, beden

-F-

Fak: Kuşları avlamak için tuzak

Farfarı: Gelip geçici, sözleri önemsiz

Fehmetmek: Az görmek, sonradan fark etmek

Ferâmak: Dinlenmek, ferahlamak

Ferfene: Topluca yenen eğlenceli yemek
Fıkara: Fakir

Fıkboğaz: Sabırsız, acele sözlü
Fırkıt: Oyna
Fışkı: Gübre

Ficik Atmak: Kura çekme
Filik: Tiftik
Foldur: Bol geniş, genelde kıyafet için kullanılır
Fos: Boş

Fosurdak: Darp sonucu şişme

Fotul Fotul Ötmek: İçinden kızarak dışa vurmadan belirsiz konuşmak

-G-

Gaaşadı: Devrildi
Gabala: Tartı ve ölçü, götürü yolla iş yapma
Gabancalama: Her yeri tutma, yayılma
Gabara: Üzeri tümsek ufak çivi

Gağşamak: Yıkılmaya yüz tutmak

Gah: Kalk

Gaham: Akraba, hısım
Gambık: Ufak ağaç parçası
Gamgayla Kaşınma: Ekonomik sıkıntı içinde olma
Gamsa: Çekme
Ganara: Doymak bilmeyen

Garalt: Söndür

Garemetli: Zavallı, başı dertten kurtulmayan
Gardak: Kumaş üzerinde kırışıklık
Gatık: Süt ve süt ürünlerinin tümü; ekmeğe konan

Gavrınmak: Yokluk çekmek

Gavsara: Çevirme, kuşatma, sıkıştırma

Gavurga: Buğdayın saçta pişirilmesi

Gaylesiz: Vurdumduymaz
Gaynar: Çok sıcak
Gıdık: Gerdan
Gındap: Kalın keten iplik
Gınıfıstı: Karşı cinsten iki insanın gizli görüşmesi
Gırışma: Poz yapma, üstten bakma
Gırmızı: Domates
Gıvırtma: Yan çizme
Gicişme: Kaşınma

Go: Ham, olgunlaşmamış
Gobel: Erkek çocuk
Gobelek: Mantar
Gode: Gövde
Godek: Kuyruksuz veya kuyruğu kısa
Goğ: Dedikodu
Golük: Eşek
Gop: Koş
Goruk: Üzümün olgunlaşmamış hali
Gubat: Kaba
Gucele: Zorlukla
Gunnamak: Bir hayvanın doğurması
Gursak: Mide ile gırtlak arası
Guşene: Büyük tencere
Guvaa: Damat
Guvez: Vişneçürüğü rengi
Gübür: Çöp

Gücük: Şubat ayı, kısa

-H-

Habe: İki gözlü torba

Haçen: Her zaman

Haft: Su birikmiş beton havuz

Hameyli: Küçük Kur’an

Harar: Büyük çuval

Hartacık: Dişleri ile bir şeyi kuvvetlice ısırıp koparma

Hasas: Köy bekçisi

Haside: Nişasta ve pekmezle yapılan tatlı cinsi

He mi: Duydun mu, anladın mı?

Helle: Un çorbası

Hengilim Atmak: Keyifle tepinerek oynamak

Heşelek: Meyvenin yenmeyen iç kısmı

Heye: Evet

Hırpo: Küçümseme sözü

Honaza: Kurnaz

Horanta: Ev halkı

Hortuklu: Sümüklü

Hoydana: İri ve biçimsiz

Hödülenmek: Birden korkmak

Hönüt: Konuşmaz, uyumsuz

-I-  

Ibrık: Sürahi

Icık: Az

Ihtır: Yere çökert

Ilğın: İnce söğüt dalı

Ilıfıtın: Rafadan az pişmiş
Irgalamak: İlgilenmek

Irsız: Arsız, terbiyesiz

Ismarıç: Sipariş

Işmar: İşaret

-İ-

İcicik: Çok az, minnacık

İçi Dışı Çıfıt: Kötünün kötüsü

İçli: Yufkadan yapılan börek

İçlik: Yelek

İdare: Huni gibi ilkel aydınlanma aracı

İiii: Ne diyor

İkirciklenmek: Şüphelenmek

İlâğan: Leğen
İlletli: Kötü, sürekli hastalığı olan

İlistir: Kevgir
İrin: İltihap
İrişki: Sucuk içi

İşçimen: Becerikli, iş bilir

İşgillenmek: Şüphelenmek

İtağa: Yufka ekmek yaparken kullanılan bez
İyağ: Kaburga kemiği

-K-

Kadirlik Etmek: Bilmeden zarar vermek
Kafa Kekmek: Evet anlamına başını eğmek
Kaham: Hısım, akraba
Kakıç: Utandırma, yüzüne laf söyleme
Kan alma: Tuvalete gitme
Kaynak: Çay, akarsu
Kanatlı: Bahçeli evlerin dış kapısı
Karık: Bahçede ekim için oluşturulan alan
Kavurga: Kavrulmuş buğday
Kaydalamak: Zikzak çizerek kaçmak, sıvışmak
Kaygana: Yufka ekmeği tavada yumurta ile kızartmak
Kele Bacım: Aman bacım
Kele: “Ayol, hey, yahu” anlamında genellikle kadınlarca kullanılan ünlem, kız ya da kadın çağırma ünlemi
Keleş: Yakışıklı
Kef: Bir tepenin, dağın arkası
Kemçik: Küçük, zayıf, minyon yüz
Kenef: Tuvalet
Kepenek: Pencere kilidi
Kerç: İnat etmek, kıskandırmak
Kerkinme: Sürtünme
Kemre: Koyun ağılından çıkarılan yakacak
Kertik: Çentik
Kertmek: Çentik atmak
Kırçıl: Beyazın siyaha hâkim olduğu renk
Kırık: Bir insanın aşkı, dostu
Kırtlama: Çay içerken şekeri ısırarak tüketmek
Kirik: Sıpa
Kiritme: İnat etme
Kirtişli: Tırtıklı yüzey, inişli çıkışlı

Kişkillemek: İte saldırı için söylenen söz
Koselme: Sinme
Koşam: İki eli birleştirerek oluşturulan çukurluk
Koşma: Eski yapıların tavanında kullanılan iri ağaçlar
Kotele: Bana doğru at, fırlat
Köm: Koyun ağılı
Kömbe: Sac arasında yapılan bir çeşit çörek
Kömüş: Erkek manda
Kösnü: Köstebek
Köstavası: Sobadan ateş almaya yarayan küçük kürek
Kufür Kufür: Serin esen yel
Kumpür: Patates
Kumük: Ön dişleri çürük olan
Kuzlük: Erken doğan kuzu
Külek: Ahşap yağ kabı
Küllük: Ocak ve soba küllerinin döküldüğü yer

-L-

Lâlanmak: Konuşmayı taklit etme, yerme

Lalek: Leylek
Lalin: Nalın
Langırdak: Geveze boş konuşan

Le: Değil mi?

Ledaal mi: Öyle değil mi?

Le mi: Değil mi?
Loğtaşı: Dam toprağını sıkıştıran silindir şeklinde taş

-M-

Maarisem: Meğerse

Mac Etmek: Mahcup etmek
Malamat Etmek: Rezil etmek
Masimek: Değer vermek
Mayagolük: Dişi eşek
Mayası Cımbıldak: Gerçek kişiliğini gösterme
Mazarat: Yaramaz çocuk

Mertek: Tavan örtmekte kullanılan kısa ağaçlar
Meses: Ucu çivili sopa
Mıh: Çivi
Mılcıma: Çürüme
Milek: Kokuşmuş çamur; balçık
Mudara: İğreti

-N-

Nacak: Küçük balta

Nahas: Ne şekilde

Narpuz: Yabani nane

Navrız: Bahar çiğdemi
Nodul: Sopa ucundaki çivi

Norüyon: Ne yapıyorsun, nasılsın iyi misin?
Noorek: Ne yapalım

-O-

Oğnük: Önlük

Oklağaç: Oklava

Omaç: Yumurtalı ekmekli yağlı yemek

Onculayın: O kadar çok
Oosür: Öksür

-Ö-

Öbçelenmek: Bir şeyi fazla uzatmak

Öpçe: Şımarık
Öz: Küçük akarsu

Örkök: Soy sop, sülale

-P-

Pambık: Pamuk

Panga: Banka
Panlı: Küflü
Pantul: Pantolon
Patana: Şişman

Patır: Kekeme
Pehli: Koyunun kaburga ve beli arasındaki et parçası

Pel Pel Bakmak: Aptalca bakmak
Peşkir: Havlu

Peyke: Köşe, en derin ve gizli yer
Pırtı: Çamaşır
Pırtma: Hedefi şaşırmak
Pinnik: Kümes
Portma: Şaşırtma
Potuk: Deve yavrusu
Pöhrek: Tuğla gibi pişmiş topraktan yapılan suyolu

Pörtekel: Portakal
Pörtlek: Dışa taşan iri göz
Pürçüklü: Havuç

-S-

Saçı: Düğünlerde verilen hediye
Savak: Aptal
Sazak: Özellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında sabahları esen ve çok üşütücü olan ve hafif bir rüzgâr
Seklem: Bir çuval dolusu
Selefeden: Bedavadan geçinen
Serpeneg: Kerpiç evlerde dam kenarları

Sındı: Makas
Sıracalı: Pis, beceriksiz

Siftime: Sıyırma, didikleme
Singisiz: Kılık kıyafete dikkat etmeyen
Soğluk: Çamlık
Sokum: Lokma

Soyka: Zararlı nesne, kötü şey
Sumsa: Yumruk

-Ş-

Şaplak: Tokat
Şemşamer: Ayçiçeği
Şergada: Belalı

Şibi: Ördek

Şikarlanmak: Nazlanmak

Şikir: Çirkin
Şor: Peynir suyu

-T-

 Tas: Maşrapa

Talaz: Fırtına, rüzgâr
Tavatır: Çok iyi
Temcit: Sahur
Teşt: Hamur yoğrulan leğen
Tevatır: Güzel olmuş- mükemmel

Tıklamış: Çürümüş bozulmuş
Tımbırdatma: Dalga geçme
Tımbış: Kel, saçsız
Tıngır: Kül dökmeye yarayan çinko tepsi
Tıska: Zayıf, çelimsiz
Tohlu: Bir yaşında kuzu
Topak: Yuvarlak

Toplu: Pencere
Tort: Çivili köpek tasması
Töhmürüklü: Öksürüklü hasta
Tuluk: Şişman kilolu
Tuman: Pijama veya alt giysi
Tükan: Dükkân

- U – Ü -

Uğunmak: Nefesi kesilmek
Urba: Elbise
Urelenmek: Nazlanmak, oyalanma
Urgan: Yün halat
Urubla: Bir kiloluk tahıl ölçü birimi
Üreluun: Dünden önceki gün

-V-

Sarıkaya Kaymakamı projeyi yakından takip etti! Sarıkaya Kaymakamı projeyi yakından takip etti!

Vasait: Araç
Vasek: Rehin
Vazırdama: Fazla konuşma
Vıh Kele: Acıma, yanma sözü
Vırrıklama: Ses çıkarma, bağırma

-Y-

Yağarnı: Sırt

Yanaz: Aksi

Yanı Böğür: Yan taraf
Yanıç: Bir tür gözleme
Yanpiri: Yan yan yürüme
Yaremlik: Şakalaşma, hoş sohbet

Yazı Yaban: Yerleşim yeri dışı
Yektiri: Topallayarak yürüme
Yelikme: Şımarma
Yelleme: Tahrip etme
Yelyepelek: Acele gelme
Yerden Yığma: Kısa boylu
Yirik: Yırtık
Yumuş: Söz tutma
Yunak: Yıkanılan yer

-Z-

Zağar: Küçük ve çelimsiz köpek
Zabah: Sabah
Zahar: Sanırım
Zavrak: Salatalık

Zılgıt: Tersleme, hakaret etme
Zıllıma: Birşeyden vaz geçme, oyunbozanlık
Zıngılıbaş: El ve ayaktan tutarak sırtı yere vurma
Zibil: Çok bulunan
Zortlama: Uyumsuzluk çıkarma

(Melike Aslı Arslan)

Editör: İleri Sosyal