TEMA Vakfı Yozgat İl Temsilciliği 14-20 Kasım Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında farkındalık standı açtı ve toprağa saygı yürüyüşü gerçekleştirdi. 
Erozyonla Mücadele Haftası’nı her yıl belirlenen farklı bir tema ile karşılayan TEMA Vakfı, bu yıl etkinliklerini “Biyolojik Çeşitlilik, Biyolojik Çeşitlilik Kaybı ve Nedenleri” teması çerçevesinde gerçekleştirdi. 
Biyolojik çeşitliliğe ve biyolojik çeşitlilik kaybının nedenlerine dikkat çekmek amacıyla, “Biyolojik çeşitlilik iklimimiz, şifamız, gıdamız ve mirasımızdır” sloganıyla TEMA Yozgat İl Temsilciliği Cumartesi günü Novada AVM’de gün boyu bilgilendirme yaptı. 
Yetişkinlere erozyon, toprak ve biyolojik çeşitlilik konularında bilgilendirmede bulunan TEMA Vakfı gönüllüleri ayrıca standa gelen çocuklara çeşitli doğa temalı oyunlarla doğa sevgisi aşılamaya çalıştı. 
TEMA Yozgat İl Yönetiminde bulunan Fatih Aktürel, Ayşegül Karaca, Sefa Hilesiz ve Ali Ersever’in de yer aldığı etkinlikte Yozgat Bozok Üniversitesi’nde okuyan TEMA gönüllüleri Merve Selcan Akgün, Semanur Polat, Merve Özdemir, Gül Yıldırım, İrem Akyürek, Aygül Akçakaya, Emre Ceyhanlı, Elanur Etiz ve Aleyna Kılıçkaya gün boyu stantta durarak bu çalışmalara destek verdi. 
Pazar günüde Yozgat Çamlığı Milli Parkı’nda bir araya gelen gönüllüler Türkiye’deki erozyona dikkat çekmek amacıyla doğa yürüyüşü yaptı. Yürüyüşün ardından vatandaşlara Akdağmadeni ilçesinin meşhur salebi ikram edildi. TEMA Vakfı Merkez İlçe Sorumlusu Ömer Rıza Zararsız liderliğinde yapılan yürüyüşe TEMA Yozgat yönetim ekibi, Yozgat Bozok Üniversitesi Genç TEMA Topluluğu ve çok sayıda vatandaş katıldı. Yürüyüşün tamamlanmasının ardından Akdağmadeni’nde görev yapan Coğrafya Öğretmeni Ali Ersever tarafından odun ateşinde hazırlanan Akdağmadeni’nin meşhur salebi ikram edildi.
TOPRAK DOĞAL BİR VARLIKTIR
Erozyonla birlikte topraktaki biyolojik çeşitliliğin ve biyolojik aktivitenin azaldığına dikkat çeken ve bu etkinliklerle ilgili olarak açıklama yapan TEMA Vakfı Yozgat İl Temsilcisi Abdullah Abdülkadir Karaduman, “Toprak, karadaki tüm canlıların yaşamını sağlayan ve iklimi düzenleyen bir doğal varlıktır. Böcekler, mantarlar, kuşlar, sürüngenler, memeliler gibi karadaki tüm tüketici canlı gruplarının yaşamı bitkilere bağlıdır. Bitkilerin yaşamı ise; kökleriyle tutunabileceği toprağa, topraktaki suya, besin elementlerine ve toprak canlılarına bağlıdır. Başta azot olmak üzere topraktaki çok sayıda besin elementini bitkiler için kullanılır hale getiren topraktaki canlılardır. Hatta bitkilerin hastalıklara karşı dirençli, sağlıklı olmasını sağlayan da toprağın erozyona karşı direncini artıran da toprak canlılarıdır. İçinde canlıların bulunmadığı toprak üretken değildir, ölüdür. Sağlıklı bir kaşık toprakta dünyadaki insan sayısından fazla canlı bulunur. Toprak canlılarının en yoğun olduğu kısım ise; organik maddenin en yüksek olduğu üst topraktır.  Ne yazık ki erozyon, onların yaşam ortamı olan üst toprağı alıp götürüyor. Erozyonla birlikte topraktaki biyolojik çeşitlilik ve biyolojik aktivite de giderek azalıyor. Bu nedenle, erozyonla mücadele sadece toprak üretkenliğinin ve sağlığının korunması değil, üzerinde yaşattığı bitkilerin ve diğer canlıların yani biyolojik çeşitliliğin de korunması anlamına geliyor.” dedi.
"DÜNYA ORTALAMASININ 4 KATI"
Her yıl Türkiye’de 648 milyon ton toprağın erozyona uğradığını belirten Karaduman, “Dünya ortalamasının 2.08 ton/hektar olduğu dikkate alındığında ülkemizde görülen erozyonun dünya ortalamasının 4 katı olduğu görülüyor. Gıdamızı ürettiğimiz tarım topraklarımızın 39’unda, meraların ise 54’ünde erozyon görülüyor. Gıda üretiminin giderek çok daha önem kazandığı dünyamızda topraklarımızın sağlığının, üretkenliğinin korunması için tarım arazilerinde, çiftçilerimizin erozyona karşı alabilecekleri önlemler hakkında bilgilendirilmeleri ve erozyon kontrol çalışmaları yapmaya teşvik edilmeleri gerekiyor. Ayrıca, erozyonla bozuluma uğramış tarım toprakları ve meralarda restorasyon çalışmalarının yapılması gerekiyor.” diye konuştu.
Biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi için korunan alanların da artırılması gerektiğinin altını çizen Karaduman, “Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında belirlenen, 2020 yılına kadar karasal ekosistemlerin 17’sinin ve denizel ekosistemlerin 10'unun koruma altına alınmasını öngören Aichie hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmakla beraber, bunun tek başına yeterli olmadığı biliniyor. Ülkemiz sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğe rağmen doğal ekosistemlerin muhafazası ve sınırları dâhilindeki tüm biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik eylemler bakımından 180 ülke arasında 178’inci sırada yer alıyor.” açıklamasında bulundu.  
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN ÖNEMİNİN FARKINA VARALIM
Karaduman, “Biyolojik çeşitlilik, dünyadaki yaşam çeşitliliğidir. İklimimiz, şifamız, gıdamız ve mirasımızdır. Çeşitlilik ne kadar fazlaysa ekosistemler de o kadar güçlü ve değişen çevre koşullarına karşı çok daha dirençli olur. Bu sebeple, doğanın üretkenliği ile doğanın sağladığı yaşamsal önemi olan hizmetler ve buna bağlı olarak da insan refahı artar. Toprağımızın ve biyolojik çeşitliliğin öneminin farkına varalım, doğayla uyumlu yaşayalım. İklimimizden, gıdamızdan, sağlığımızdan ve mirasımızdan olmayalım.” ifadelerini kullandı. »Haber Merkezi

Yozgat ev sahipliği yaptı: 33 ilden akın akın geldiler! Yozgat ev sahipliği yaptı: 33 ilden akın akın geldiler!
Editör: TE Bilişim