Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun.
Özlü bir duâ, sadece dil ve dudaklarla yapılmaktan ibaret olmayıp kalp ve rûhun da duâya katılması gerekir. Duanın özü ve karşılık bulmasının temel şartı, günahlardan arınarak yapılması, Rabbimizin rızasına ters düşmeyecek bir konuda ve iyi niyetle olmasıdır. Öncelikle üzerimizdeki kul haklarını ödemeli, duadan evvel tövbe edilmelidir. Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir. Peygamberimiz (sav)'in şu hadisi çok dikkat çekicidir: "Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, Ya Rabbi diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?"
Duamızda bütün varlığımızla, bütün içtenliğimizle Allah’a yönelmeliyiz. Dua ihlâs ile, samimiyet ile ve bilinçli olarak yapılmalıdır. Peygamberimiz "Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” buyuruyor. Dua ederken insan sadece Allah'ı düşünmeli, başka yönelişler kalpten silinmelidir. Böyle bir durum, insan vicdanını temizler ve onun gönlünü Allah’a açık bir hale getirir. Kur’an-ı Kerim’de bu husus, kişinin “dini Allah’a has kılması” olarak ifade edilmiş ve şöyle buyrulmuştur: “O diridir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd alemlerin Rabbine mahsustur.” Dua yapılırken araya başka aracılar sokulmamalıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun." "Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, Allah şöyle dua etmemizi emrediyor: "Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz."    
Mümin, duasının kabul edileceğine inanarak dua etmelidir. Peygamberimiz, ا“Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah’a dua ediniz ve biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez" “Dua ettiğiniz zaman, İsteğinizi kesin olarak isteyin. “Allah’ım! Dilersen beni affeyle, dilersen bana merhamet eyle” demeyiniz. Çünkü Allah’ı zorlayacak herhangi bir güç yoktur” buyurmuştur.
Kul meşru olan her konuda, maddi ve manevi her hususta dua edebilir. Peygamberimiz (a.s.), “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin” buyurmuştur. Ancak duaya konu olan dileğin gerçekleşmesinde maddi sebepler söz konusu ise, öncelikle bunlara başvurulmalıdır. Kişi, elde etmek istediği her ihtiyacı için gereken şartları ve sebepleri, öncelikle bizzat çalışarak yerine getirmeli, sonra da lisanen Allah'tan kolaylık vermesini istemelidir. Sebeplere başvurmak fiili bir duadır ve sözle yapılan duadan önce gelir. Kişinin, gerekli olan maddi sebeplere başvurduktan sonra, onun samimi dua ve yönelişini, Allah karşılıksız bırakmaz. İşlenmesi ve istenmesi dinimizce günah sayılan konularda istekte bulunulmamalıdır. Peygamberimiz (a.s.) “Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam eder” buyrulmuştur.
Dua bir ibadettir. İnsanın duaya ihtiyacı vardır. Dua eden Allah'ı Rab olarak tanımış, O'na kulluk etmiş, O'nu zikretmiş, O'nun lütfu keremine sığınmış, sevgisini kazanmış, sevap elde etmiş, rahatlamış ve kalben huzura ermiş olur. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Bazı toplumlar duada aşırı gidecekler, sınırı aşacaklardır, siz onlardan olmayın." Duada haddi aşmak; duanın usul ve adabına uymamak, istenmeyecek şeyleri istemek, dinen haram ve yasak olan şeyleri istemek veya herhangi bir kötülükte Allah'ın yardım etmesini istemektir. Allah, haddi aşanları sevmez. Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir. Duada bağırıp çağırma yüksek ses ve riya ile değil yalvararak edilmesi, Allah ve Peygamber'in (sav) emridir. "Rabbimize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez."
Bir mümin, ettiği duanın kabul edilmesi hususunda aceleci olmamalıdır. Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah dualarınızı kabul eder. Ancak kabul edilmesi için acele etmeyin; dua ettim de kabul edilmedi (demeyin).” Duaya cevap vermek ile onu kabul etmek farklı şeylerdir. Allah kulun her duasına mutlaka cevap vermektedir. Şöyle ki, Allah kulun isteğini hikmetine binaen bazen kabul bazen reddetmektedir. Bazen de istediğinin daha iyisini ona vermektedir. Her üç durumda da bir cevap söz konusudur. Başka bir ifadeyle Allah kulun duasını, “Kulum! İstediğin sana uygun değildir” diye cevap vermektedir. Allah kulun durumuna uygun düşen dualarını kabul eder, uygun düşmeyenlere de, onun için daha yararlı olan bir başka ikramda bulunur ve onun duasına mutlaka cevap verir.
Dua bir ibadet olduğu için bunun esas karşılığı ahirette verilecektir. Bu Allah’ın takdiridir. O halde duam kabul olmuyor diye dua terk edilmemelidir. Bilinmelidir ki dua kulluğun bir sırrıdır. Kul acizliğini izhar edip her zaman Allah’a sığınmalı, hikmetine karışmamalıdır. Duada taşkınlık göstererek ihlas ve dua edebinin dışına çıkılmamalıdır.
Sahabeden Ebû Musa el-Eş’arî der ki: Allah Resulü ile birlikte bulunduğumuz bir seferde, tepelere çıktıkça, derelere indikçe yüksek sesle tekbir ve tehlil getiriyorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber: Ey İnsanlar! Kendinizi yormayınız. Çünkü sizler sağır ve uzaktaki birine değil, her an sizinle olan, her şeyi duyan Allah’a dua ediyorsunuz.” buyurarak bizi uyardı. Allah’ın kuluna çok yakın olduğu, bir ayette şöyle ifade edilmektedir: “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız”. Yüce Allah, Zekeriya peygamber hakkında, “Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı” buyurarak onu övmüştür. Bu itibarla, duada dinleyenleri rahatsız edecek şekilde, gereksiz yere bağırıp çağırmak, süslü olsun ve beğenilsin diye yapmacık hareketlerde bulunmak doğru değildir. Dualar ibadet şuuruyla dini vakar ve ölçülere uygun olarak yapılmalıdır.
Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte dua için önemli zamanlar kollanmalıdır. Arife günü ve geceleri, Ramazan ayı, cuma ve bayram günü ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili hadisler vardır. Bu zamanlar duanın daha makbul olduğu anlardandır. Bir hadis-i şerifte: “Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secdede bulunduğu andır. O halde secde halinde bolca dua ediniz” “namazların ardından yapılan dualar ile oruçlunun dilekleri geri çevrilmez.” buyrulmuştur.
Duaya eûzü besmele, Allah'a hamd ve Peygamber Efendimize (sav) salât ve selam ile başlanmalıdır: Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: "Biriniz dua ettiği zaman, Allah'a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygamber (sav)'e salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın." Peygamberimizin duaya başlarken ve duayı bitirirken Allah’ı zikrettiği hakkında çok sayıda sahih rivayet vardır.
En güzel dualar Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberimizin hadislerinde yer almaktadır. Öncelikle bu dualardan istifade edilmelidir. "Esma-i Hüsna ile dua etmek isteklerimizin daha çabuk gerçekleşmesine vesile olacaktır. Yüce Allah şöyle buyurur: "En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimler ile dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır."
İnsan, dua ederken, korku ve ümit içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Ümit ve korku içinde dua edenler, Kur'an'da övülmekte ve şöyle denilmektedir: “Onlar (bütün bu peygamberler) gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.”
Sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıkta, genişlikte, huzur ve rahatlığın sürdüğü anlarda da dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile ayakta kalmaya çalıştığı gibi, nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua etmelidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: "Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse rahat zamanlarında çok dua etsin."
Rabbimizden bir şey isterken bencil bir şekilde değil de diğer insanlar için, tüm müslüman kardeşlerimiz için dua etmek, ana babamıza, geçmişlerimize dua etmek, arkasında bir Fatiha okuyanı kalmamışları da unutmamak çok önemlidir. Ayrıca Hz. Adem’den  Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e kadar bütün peygamberlere salam ve selam duamızın kabulüne vesiledir.
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum, masum, biçare kardeşlerimizi de dualarımıza katmak Müslümanlığımızın, insanlığımızın gereğidir. Filistindeki kardeşlerimizi, çocuklarımızı da dualarınızda unutmamanız dileğiyle Allah’a emanet olunuz.