Toplumu, karşılaştığı engeller, sorunlar, olaylar karşısında dirençli ve güçlü kılan, o toplumu oluşturan bireyler arasındaki milli dayanışma ve birlik ruhudur. Her toplumun, kendine özgü milli ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bu değerlerin en önemlileri arasındadır. Milletler, söz konusu değerleri gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. Tarih, bize milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletlere özenerek onları taklit edip öz şahsiyetlerini kaybedenlerin dünya coğrafyasından silinip yok olduklarını göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlak ve milli değerleri yok etmeyi öncelikli olarak seçmektedirler.
Toplum hayatımızın sağlam ve uyumlu bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevi değerlerimizin ve milli kültürümüzün katkısı büyüktür. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü gençlerin dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmaları, örf ve adetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol açmaktadır. Bu itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, milli, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba, büyükler, eğitimciler ve toplum olarak hepimizin görevidir.
Yüce Allah, dini ve ahlakî prensiplere sahip çıkarak kimlik ve şahsiyetimizi korumamızı emretmiş ve şöyle buyurmuştur: "İşte bu din, benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size emreder." Çocuklar doğruyu yanlışı ayırt edecek bir düşünceye, olgunluğa sahip olarak dünyaya gelmemektedir. Çocuklar ve gençler; bu değerlere uygun hareket etmeyi, bir aile, akrabalar, komşular ve yakın çevre içerisinde gözlem ve tecrübe ile bu gelişimi sağlarlar. Çocuğun bu değerleri kazanması, öncelikle ailesinin çocuğa vereceği eğitim ve terbiyeyle olur. Eğer ailede bu değerler yaşanıyorsa, çocuk da bu değerleri hayatına taşıyacaktır. Eğer aileden örnek alabileceği kimse yoksa, çocukta da bu değerleri başkalarından gördüğü, öğrendiği şekilde yaşamına aktaracaktır. Olumlu bir çevreye sahip olmayanlar ise maalesef körelecektir. Değerlerinden uzak, kopuk, kendi özünü anlamayan, beğenmeyen, küçümseyen, hatta alay edip hakarete aşağılamaya kadar götüren kayır bir nesil yetişecektir.
Aile, toplumun en küçük birimi ve temel taşıdır. İnançlar, dini ve ahlaki değerler, örf ve adetler hep aile içinde kazanılır. Bir toplumun gücü, nüfusunun çokluğu veya yüz ölçümünün genişliği ile değil, o toplumu oluşturan ailelerin sağlam ve sağlıklı değerlere sahip olması, bu değerleri sonraki kuşaklara aktarabilmesi ile doğru orantılıdır. Aile yapısı sağlam olmayan bir toplumun, uzun ömürlü olamayacağı açıktır. İnsanın bu dünyadaki en değerli varlığı ailesidir. İnsanların meydana gelişi, olgunlaşması ve sağlıklı nesillerin oluşması aile müessesesi ile mümkündür. Sağlıklı ve sağlam bir toplumun oluşması için birbirlerini seven, yardımlaşma ve dayanışma ruhu içerisinde kederleri ve sevinçleri paylaşan aile yapısına ihtiyaç vardır. Aileler ne kadar mutlu ve huzurlu olursa, toplumda o kadar güçlü ve kuvvetli olur. Ailenin korunması hepimizin görevidir.
Bir toprak parçası üzerinde yaşayan aralarında dil, din, tarih ve kültür birliği bulunan insanların oluşturduğu bir toplumun teşkil ettiği gruba millet denilirken, üzerinde yerleşilen toprak parçası da vatan adını alır. Sınırları belli vatan toprağı, dış saldırılardan korunmuş, içte mal, can, ırz ve namus güvenliği sağlanmış, din ve vicdan özgürlüğü tanınmış olunca insanın yaşayabileceği güvenilir bir belde sayılır. Ve o beldeyi korumak, vatana sahip çıkmak ve vatanı sevmek imandandır.
Bayrak bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolü, tarihinin hatırasıdır. Değeri; pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, temsil ettiği milletin kıymeti ile ölçülür. Devletin hâkimiyetini, bağımsızlığını ve şerefini temsil ettiği için bayrağa saygı gösterilir. Bizim bayrağımız kırmızı zemin üzerine hilal ve yıldız bulunan, şehitlerimizin kanı üzerine, ay ve yıldızın yansımasıdır. Her devletin, milletin hükümranlığını temsil eden bayrak kutsal sayılır. Ama bizim için daha da kutsaldır. Yere düşürmemek, düşmana bırakmamak, manevi haysiyetine dokunacak bir duruma sokmamak için ölüm dahil her türlü fedakarlığı göze alırız. Bayrak ve sancağına hakaret etmek en büyük hakaret olarak kabul edilir. Bayrak milletimizin namusudur.
Kültür bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan, geçmişten beri gelişerek devam eden, kendine özgü, sanatı, inançları, örf ve adetleri, anlayış ve davranışları ile onun kimliğini oluşturan yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Bayram, takvim, tarih, tatil, düğün, şenlik, müzik, sanat, spor ve bunlar gibi bütün âdetler bir milletin kültürüdür. Türk kültürü çok eski ve köklü bir kültürdür.
Dil, bizi birbirimize bağlayan aramızdaki iletişimi sağlayan büyük nimetlerden biridir. Yüce Kitabımızda dilimizi kötü sözlerden korumamız istenmekte, gerçek kurtuluşa erenlerin özelliklerinden biri de dillerini kötü şeylerden koruyanlar olduğu ifade edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz müminlerin özelliğinden bahsederken sözü güzel söyleyenler olduğunu bildirmiştir. “Mümin, insanları lanetlemeyen, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemeyen kimsedir.” İnsan olarak bize yakışan konuştuğumuz zaman incitmeden, kötü kelimeler kullanmadan ve kendi dilimizin güzelliklerini kullanarak hoş söz söylemek olmaktır. Bizim en büyük zenginliklerimizden biri Türkçemizdir. Dilimizi tam anlamıyla öğrenmeli, günlük hayatımızda kullanmalı ve gelecek nesillerimize aktarmalıyız.     
Her milletin kendine özgü bir marşı vardır. İstiklal Marşımız ise, toplumsal birlikteliğimizden, düşmana esir olmamayı şeref saymaktan, bu vatan uğruna can vermekten, cennet vatanı kimselere bırakmamayı ahdetmekten ortaya çıkmıştır. Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmış olan Marşımız, her birimizin yüreğindeki sevdanın dışa yansıması, Türk milletinin kurtuluş savaşındaki azim ve kararlılığının bir simgesi, milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesindeki birlik ve beraberliğinin, vatan sevgisinin ve bağımsızlık aşkının en güçlü ifadesidir.
Bizi birbirimize bağlayan en önemli manevi unsur Yüce Dinimiz İslam’dır. "Allah katında din İslâmdır."  İslam dini inananları kardeş olarak tanımlar. Kuran-ı Kerimde “Muhakkak ki, inananlar kardeştir” buyrularak bu hususa işaret edilmektedir. İslam Dinini üç ana unsuru İman, ibadet ve ahlaktır. İslam Dininin temel kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Kutsal Kitabımız bizleri yanlışla doğruyu birbirinden ayırt etmeye yönelten, dünya ve ahiret hayatımızın mutluluğu açısından bir hidayet rehberidir. İslam Dininde, Kur’an-ı Kerim’den sonra bilgi ve uygulama açısından en büyük kaynak, Hz. Peygamberin Sünneti kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde yer almayan emirlerin ve yasakların uygulama sahasına çıkması hep Sünnetle olmuştur. Hz. Peygamberimizin Sünneti, Kur’an-ı Kerim’in en büyük tefsiridir. Bu sebeple, Sünnete tabi olmak, Kur’an’a tabi olmak anlamına gelmektedir. Kuran-ı kerimde bu hususa şeyle işaret edilmektedir. “(Ey Muhammed) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Bu iki temel kaynaktan hareketle kıyas ve icma olmak üzere iki temel kaynağın yanı sıra, daha birçok kaynak geliştirilmiştir. Şanlı Ecdadımız, İslam dinini benimsemiş, tarihten getirmiş olduğu kültürle özümsemiş, mimaride, sanatta ve daha birçok alanda eserler ortaya çıkarmıştır. Sonuç itibariyle; Milli ve manevi değerler et ve tırnak gibi bir bütünün iki parçasıdır. Gelecek çocuklarımızın ellerinde şekillenecektir.
Sevgi, saygı, doğruluk, dürüstlük, cesaret, adalet, sabır, şükür, dua, dostluk, yardımlaşma, temizlik, nezaket ve benzeri toplumsal değerler yukarıda kısaca değindiğimiz milli ve manevi değerlerimizin insanda oluşturduğu duygu, davranış ve tutumlardır. Bunların zıddı olarak görülen, bencillik, saygısızlık, hadsizlik, haksızlık vs. ise toplumu huzursuzluğa iten değer kaybına sebep olan durumlardır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi bu bilinç ve bakış açısı ile yetiştirip anasına babasına, vatanına, milletine ve tüm insanlığa hayırlı bireyler olarak büyütebilmek duasıyla Allah’a emanet olunuz.