Kurban ibadeti Hz. Adem’den bu yana insanlık tarihinin en eski ibadetidir. Kurban, teslimiyet, sadakat, vefa, yardımlaşma, fedakârlık ve paylaşmanın adıdır. Kurban, Hak Teala’ya itaat ve tevekkülün İsmailce bir örneği, Hz. İbrahim’in Allah’a olan teslimiyetinin sembolü, Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendiren en güzel ibadetlerdendir. Kurban, malımızı, canımızı ve tüm varlığımızı Allah yolunda feda etmenin bir ifadesidir. Ruhunda takva ve yakınlık olan bir ibadettir. Kurbanla müminin olgunlaşması, Rabbine yaklaşması, muttakilerden olması amaçlanmaktadır.
Kurban kesmek; akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş, temel ihtiyaçları ve borçları dışında nisap miktarı mala sahip, seferî olmayan her Müslümanın yerine getirmekle yükümlü olduğu malî bir ibadettir. Bu vazifeyi yerine getirmek isteyen her kardeşimize doğru ve güvenilir bir yolla rehberlik etmek de Başkanlığımızın asli görevlerindendir. Kurban ibadeti ile Balkanlar’da, Afrika’da, Asya’da birçok ülkeye gidilmekte, din, dil, mezhep ayrımı gözetmeksizin farklı renk ve ırklardan kardeşlerimizle bir araya gelinmekte, mazlumlarla buluşulmakta, unutulmuş, boynu bükük insanlara, birkaç kilo kurban eti ikram ederek kardeşlik köprüleri kurulmaktadır. Kurban fakir, yoksul ve yardıma muhtaç kardeşlerimizin yüzünün gülmesine, onların bayram sevincini yaşamalarına vesiledir.
Bizim Müslümanlık bilincimizi sürekli diri tutan ve bu bilinçle bizi geleceğe taşıyan ibadetlerimizdir. Kurban şükrün ifadesi, Allah’ın bize olan sonsuz nimetlerine karşı bir şükür nişanesi, her emrini yerine getirmeye hazır olduğumuzu, neyimiz varsa her şeyimizi O’na borçlu bulunduğumuzu fiilen ortaya koymanın göstergesi, Yaradan’a yakınlaşma çabasıdır. “Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmektir.” Kurban, “seni unutmadım, sen benim için önemlisin, açsan, tok olamam” demektir. Kurban; evine et girmeyen bir yoksulun sofrasında katık olabilmenin hazzını yaşamaktır. Ümidi, tebessümü paylaşmaktır, bölüşmektir. Kimsesize, öksüze, yoksula, sadece et ikram etmek değil, aynı zamanda sevgi ve kardeşlik duygularını sunmaktır kurban. Mü’min, Hz. Peygamber'in, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesemeyen yoksullara dağıtılması, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılması, bir bölümün aile ile birlikte mutlulukla yenilmesidir.
Bütün ibadetlerle Yüce Rabbimizin bize öğretmek istediği yüce gaye; ona ve ondan gelen hakka, hakikate, adalete, merhamete, doğruya, güzele, adalete, fazilete daima yakın olmak, yakın durmak ve O’nun rızasına uygun bir hayat yaşamaktır. Kabe’nin etrafında tavaf eden, Arafatta vakfeye duran, secdeye kapanan, kıyama duran, kurbanını kesen, bayram yapan her mümin, bunun farkında olandır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor. “Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve haset etmeyiniz. Ey Allah'ın kulları! kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir.”
Bayramlar hem sevinç hem hüzün günleridir. Kaybedilen yakınların akrabaların, geride kalan güzel anıların hüznünün yanında viranelere, harabelere dönen İslam dünyasının kadim şehirleri, dünün esenlik ve barış yurtları, bugün yaşanılması zor ve insanların terk ettiği beldeler var. Kan, gözyaşı ve acı; bayram sevincini beklerken, sabaha eremeden şehadet şerbetini içenler, bayram namazını kılamadan hanesi başına göçenler, füzelerle, bombalarla, mermiler ve tanklarla katledilen masumlar, mazlumlar var. ya da yanıbaşımızda, sokağımızda, köyümüzde, apartmanımızda evine ekmek götüremeyen, borcunu ödeyemeyen, çoluk çocuğuna bayramlık alamayacak olanlar var ve bunlar kalbimizi hüzünlendiren, boğazımızı düğümleyen, gözlerimizi yaşartan nice acılardan bazıları. Huzurevleri, darulacizeler, sevgi evleri, hastaneler daha birçok yerde hüzün hakim elbette. Ama Müslümanız Rabbimizden asla ümidimizi kesmeyiz. Elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince kardeşimizin, komşumuzun, mazlumun, mağdurun yanında oluruz. Müslümanlar bayramlarda ikramın, infakın, dayanışma ve yardımlaşmanın, en güzel örneğini sergiler. Hz. Âişe validemiz şöyle anlatıyor: Bir koyun kesilmişti. Efendimiz sordu: “Ne kadarı dağıtıldı, geriye ne kaldı?” “Bize sadece kürek kemiği kaldı.” cevabını aldı. Kürek kemiği dışında hepsi dağıtılmıştı. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: (Demek ki) kürek kemiğinin dışında tümü (bize) kaldı.” Gerçek servetimiz, infak ettiklerimizden ibarettir. “Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir.” “Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir.” , “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.” âyet-i kerimeleri de Allah rızası için yapılacak hiçbir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını belirtmektedir.
Kurban ne et, ne de kandır, gönülleri birbirine yakınlaştıran ilahî bir ikramdır. Bayram namazı, kurban kesme, akraba ve komşuları ziyaret ve bayramlaşma, uzaktakilerle hiç değilse telefonla görüşme, Farz namazlardan sonra teşrik tekbirleri, bunların her biri Rabbimizin rızasını, insanların kalbini kazandıracak güzellikler. O halde bu bayramda yapacaklarımızı, bayram hazırlıklarımızı asla unutmayalım. Her şeyden önce bayram sevincini, neşesini ve huzurunu kalbimizin ve gönlümüzün derinliklerinde hissedelim. Bu bayram, çatlak dudaklarımıza zemzem, çorak gönüllerimize inşirah olsun. Utançlarımızı, ayıplarımızı, pişmanlıklarımızı, ahlarımızı Rabbimizin rahmet kucağına dökelim. Kardeşin kardeşi kuyuya attığı, kardeşin kardeşe silah kaldırdığı bir çağda, Habil gibi engin, Yusuf kadar sabırlı, İbrahim gibi halim, İsmail gibi teslimiyet timsali olalım. Bayram atmosferini aile efradımıza, komşularımıza, akrabalarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, içinde yaşadığımız topluma ve tüm insanlığa yayalım. Onun muştusunu gönüllerden gönüllere, evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere taşıyalım! Bayram günlerini asla kendimizi yalnızlaştırdığımız sıradan tatil günleri olarak görmeyelim.
Kurban Bayramı ve hac mevsiminde Yüreklerimizin en ağır yükü olan dargınlıkları, küskünlükleri, düşmanlıkları, kin ve öfkeyi bir tarafa bırakarak af ve bağışlama yolunu tercih edelim. Gönlümüzü herkese açalım, barışalım, kucaklaşalım ve bayramlaşalım. Varlık sebebimiz olan anne-babalarımızı ve aile büyüklerimizi ihmal etmeyelim. Ahirete irtihal edenleri rahmetle yâd edelim, onlara hayır duada bulunalım. Anne ve babalarımızın rızalarını kazanmaya çalışalım. Hayatın çilesini birlikte omuzladığımız ailelerimizi mutlu etmenin yollarını arayalım. Evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı ihmal etmeyelim. Çocuklarımızı bu güzel bayramlarda namaza götürelim. Bayramda yapacağımız en önemli ibadetlerden, güzelliklerden biri bayram yapamayanlara, yaralı gönüllere, bitap düşmüş yüreklere de bayram yaptıralım. Silahların gölgesinde bayramı bayram gibi yaşayamayan kardeşlerimizi düşünmek, çevremizde, ülkemizde hatta dünyamızda bizimle aynı coşkuyu yaşayamayan, aynı sevinci paylaşamayan kimler varsa onları düşünmek, dua edelim.
Bayram dua vaktidir. Bu vakit Rabbimize yönelme vaktidir. Kendimiz, ailemiz, milletimiz ve tüm Müslüman kardeşlerimiz için af ve mağfiret, bolluk ve bereket, birlik ve dirlik, zulümden kurtuluş isteme vaktidir. Bu bayram günahlarımıza bir dur deme, tövbe etme vaktidir. Bayramı kucaklamanın, küskünlükleri ve dargınlıkları bırakıp uzaklıkları yakın kılmanın, din kardeşiyle bayramlaşmanın, Allah için kurbanın vakti gelmiştir.
Bizleri bayram gününe eriştiren, kalplerimizi ve ruhlarımızı kaynaştıran yüce Rabbimize sonsuz hamd ve senalar olsun. Müslümanlık bilincimizi yenileyen, millet olma irademizi diri tutan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı pekiştiren, rahmet ve bereket dolu bugünlere bizleri kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükürler olsun. Rabbimizin dost edindiği İbrahim aleyhisselâma, Allah için kurban olmaya razı olan İsmail aleyhisselâma ve her iki peygamberin sadakat ve teslimiyetini evrensel bir bayrama dönüştüren Muhammed aleyhisselâma sonsuz salât ve selâm olsun. Bayramınız kutlu ve mutlu olsun. Allah’a emanet olunuz.