Yeni yayımlanan “Her hayat bir destandı” kitabimi takdim için Yozgat’ınızın Manevi Şahsiyetinin kıymetli yadigârı Ali Şakir Ergin hocamı ziyaret ettim. Kitap hakkında kısa bilgiler sunduktan sonra kendisinde de benzer hatıralar olabileceğini düşünerek bu konuda yardım istedim. Sağ olsun, kırmayarak Musabeyli Boğazı köyünden bir hikâyeyi yarım olarak nakletti ve hikâyenin gerisini Yozgat’ımızın bir başka önemli siması muhterem insan Halil İpek efendiden dinlememi istedi. Çapanoğlu Camiinde kılınan öğle namazı sonrası Halil hocamın elini öpüp hem kitap takdim ettim, hem de Şakir hocamın selamı ile bu hikâyenin gerisini sizin nakletmenizi istedi dedim. Muhterem insan bana bir gün sonrasına randevu verdi ve hikâyenin Yozgat ayağını tamamladım. İzmir’e geldiğimde ikinci ayağı olan ve bir yiğidimizin kahramanca Şahadete erdiği Bursa’nın Kestel ilçesi Acıelma köyü ve Aksu köylerinden Aziz şehidimiz hakkında bilgiler topladım. Hiç tanımadığım bir yörenin güzel insanları bu kahraman şehidimize ait aziz hatıraları dün yaşanmış gibi naklettiler. 
Hikâyeyi anlatıldığı gibi nakletmem gerekirse şöyle;     
Musabeyli boğazından Hacı Duran efendinin üç oğlu var idi. Hacı Ahmet Efendi, Mustafa Şevki bey, Haşim beylerdi. Mustafa Şefik Bey Seferberliğin ilanıyla birlikte askere alınmıştı. Medrese eğitimi görmüş, oldukça zeki bir delikanlı idi. Filistin ve Trablusgarb cephelerinde uzun yıllar savaştı. Kurtuluş savaşı öncesi bu bölgeden çekilen askerler kısa süreliğine izinli sayılmıştı. İzin sonrasında Batı Cephesinde büyük yıkım yapan Yunanlılara karşı savaşmak için cepheye gideceklerdi. 
Mustafa Şefik Bey de babaocağı Yozgat’a gelmişti. Daha şehre adımını atar atmaz bir gariplik olduğunu fark etmiş daha önce dinlediği söylentilerin asılsız olmadığını şehrin birçok yerlerinde yakılmış, yıkılmış evler işgale uğramış hissiyatı uyandırıyordu. doğruca şehrin merkezine yürüdü.  Saathane meydanına geldiğinde kurulu darağaçlarında asılarak idam ediliş insanları görünce hayrete düştü. Bu darağaçları sözde isyanı bastırmaya gelen Çerkez Ethem ve çeteleri tarafından bazı fitnelerin ihbarıyla yine Çerkez Ethem ve adamlarının kurduğu Mahkemede yargılanmış ve İdama mahkûm edilmiş kişilerdi. Üst Teğmen Mustafa Şefik memleketinde yaşanan Çerkez Ethem terörünün bu boyutta olduğunu hiç aklına getirememiş asılan kişileri merak ederek idam sehpasında cansız bedenleri bir bir kontrol edip kimler olduğunu öğrendi. Mustafa Şefik beyi Asker elbisesiyle gören ahali olay mahalline yaklaşmaya korkuyorlar uzaktan seyrediyorlardı. Mustafa Şefik Bey, İçlerinden birisinin kardeşi Haşim beye çok benzediğini fark edip rüzgârdan ters dönen yakasındaki yaftayı çevirerek kontrol etti ve İdam sehpasında daha bıyıkları yeni terleyen cansız sallanan kardeşinin bedene sarılarak yavaş yavaş olduğu yere çöktü. Yıllarca cepheden cepheye koşan Mülazım Mustafa Şefik gözleri önünde yüzlerce Şehit vermiş binlerce yaralı görmüş kendini hiç böyle kötü hissetmemişti……. O askere giderken kardeşi daha çocuktu ardından ağlayışı gözlerinin önüne geldi. Meraklı gözlerle seyredenlerden bazıları Mustafa Şefik beyi tanımışlar kimi ibrik ile su alıp hemen yardımına koştular. 
Su dökerek elini yüzünü yıkadılar sonra da kardeşinin cansız bedenini darağacından indirmesine yardım ettiler. Mustafa Şefik beyi oradan uzaklaştırarak teselli etmeye çalıştılar.
İçlerinden bir babasın çok üzüldüğünü hiç değilse kendisini görünce birazcık olsun teselli olacağından bahsediyordu.
Üsteğmen Mustafa Şefik; konuşulanları hiç duymuyor ellerini yumruk yapış ağzından çıkan tek kelime “O daha çocuktu” diyordu.
O kahraman Türk subayı etrafındaki insanların babasına götürme ısrarlarına karşılık şu cevabı veriyor “Yunan gelmiş Haymana’ya dayanmış siz bana babamı teselli etmekten bahsediyorsunuz.” diyerek şanına yaraşır davranışlar sergiliyor etrafındakilere de büyük bir ders veriyordu.
On beş gün izinli olmasına rağmen kardeşinin acısını yüreğine gömüyor soluğu cephede alıyordu III. Kolordu Şükrü Naili Paşa kumandasında vatan savunmasında yerini aldı.
Yunanlılar 22 Haziran 1920’de Milen Hattı’nı geçerek genel taarruza girişmişler. Düşmanın Kuzey kolu 30 Haziran 1920’de Balıkesir’i işgal etmişti. Yunan Süvarileri 2 Temmuz 1920’de Kemalpaşa ve Karacabey’i işgal ettiler. Bu cephedeki 61. Ve 56. Tümenlerimiz Bursa doğrultusunda çekilmişlerdi.
 Yunanlılar ilerleyerek 8 Temmuz 1920’de Bursa’yı ele geçirdi ve ileri hatlarını Dimboz-Aksu hattına kadar getirdiler. 7. Tümenleriyle ( Akdeniz Fırkası) Bursa - İnegöl şosesi üzerindeki KAZANCI cephesini tuttular. Böylelikle 9 Temmuz 1920’de Aksu Köyü’de işgal edilmişti.
 Köy, Yunanlıların elinde Kazancı cephesinin ağırlık merkezi olarak kullanılmış ve kahvehaneler depo haline getirilmişdi. Köy halkı Yunan kumandanına çenesinde bulunan bir tutam tüyden dolayı  “Sakallı” diyorlardı. Sakallı yunan subayı çarşıdaki çınarın dibini doldurtarak etrafına duvar çevirtmiş ve orasını park haline getirmişti.  
Üsteğmen Mustafa Bey, Yunanlıların Acıelma (Şadan) köyündeki karakolun izlemeye aldı ve bir gece ani baskın düzenleyerek. Nöbetçiyi öldürdü ve yunan subaylarının karargah olarak kullandığı üzerindeki el bombasını evin bacasından atarak içerdeki 14 Yunan subayını orada öldürdü. Panik halinde dışarı fırlayan yunan askerlerinin üzerine fırlattığı ikinci el bombası Yunan askerinin el çabukluğu ile patlamadan alınıp Kahraman Türk askeri Mustafa Şefik beyin üzerine fırlatılması sonucu makamların en yücesi olan Şehadet mertebesine erişti. Zayiatın oldukça büyük olması orada bulunan yunan askerlerini oldukça öfkelendirmişti Durumu öğrenen Yunan tümen komutanı soluğu olay mahallinde alıyor Şehit subayımızın kutsal bedenini Kazancı cephesine getirterek, kendi subaylarını ve orada bulunan Türk ahalisini toplatıp, Önce Yunanca ve sonra Türkçe olarak; “O, bir kahramandır. O, Üzerine aldığı görevi layıkıyla yerine getirmiştir. Vatanı için ölmüştür.” diyordu. 
Bir yunan askeri öfkesini tutamayıp kahramanca şehit düşen aziz naşı tekmelemekten kendilerini alamamıştı. 
Yöre halkı tarafından Sakallı denilen yunan generalinin şu sözleri onun kahramanlığını perçinliyor “Sen onun ancak ölüsüne tekme atabilirsin Acıelmada vazifesini yaparken karşısına çıksaydın ya”, diyerek askerini azarlıyor ve ceza veriyordu.  
Şehidimizin yaptığı kahramanlığı kendi subaylarına örnek olarak göstermekten kendini alamıyor. Oradaki Türk halkına dönerek; “Kazancı Köyü küçüktür. Onu Aksu’ya götürün ve kahramanınızı adetlerinize göre gömün” diyordu.
 Şehidimizin aziz naşı araba ile Aksu köyüne getiriliyor ve Şehit Üsteğmen Mustafa Şefik Bey köy halkı tarafından gözyaşları ile Aksu köyündeki ebedi istirhatgahına, Çiçek Baba mezarlığına defnediliyordu.
Savaş sonrası Genelkurmay tarafından bu Şehidimizin naşı Ankara Şehitliğine defnetmek ister ve bu emri uygulamak için köye geldiklerinde Köy halkı buna karşı çıkarak vermek istemezler ve gerekli girişimde bulunarak Bu bizim namussumuz, Vatanımız için Şehit düştü o bizim Şehidimiz diyerek sahip çıkarlar.    
Bir fitnenin lafı ile Oğlu Haşim, Ethem çetelerince çocuk yaşta idam edilen ve bir diğeri Mustafa Şefik beyi Kahramanca Şahadete yollayan Yiğitlerin babasını araştırmamız devam ediyor. Amacımız bu yiğitlerimizi Rahmet ve minnetle yâd etmektir.