Kıymetli hemşerilerim, çalışma yaşamında işçi ve işverenlerin karşılıklı sorumluluklarını zamanında yerine getirmeleri ana kuraldır. İş sözleşmesinin, ister yazılı isterse sözlü şekilde yapılsın, işçinin bir iş görme, işverenin de karşılığında ücret ödeme yükümlülüğünü yerine getirmek üzere karşılıklı anlaşma ile kurulan bir sözleşme biçimi olduğunu daha önceki yazılarımızda görmüştük. İşçi ve işverenlere düşen, iş görme ve ücret ödeme borcunu zamanında yerine getirmesidir. Ayrıca iş sözleşmesi sona erse bile, taraflardan birinin, genellikle işverenin yükümlülüğünde olan tazminat ödeme borcunun ise yine aynı zamanda yerine getirilmesi gerekmektedir. İşte bu hafta okurumuzun sorusu etrafında, ücretlerde ve tazminatlarda, ödeme yükümlüğünün devam ettiği süreyi kapsayan zamanaşımı kavramını sizlere aktarmaya çalışacağız.
Soru: Ramazan Bey, köşenizde yayımlanan konuları yakından takip ediyorum. Sayenizde birçok konuda bilgi sahibi oluyoruz. Benim de size bir sorum olacak. Ben 2005 yılından, 15.01.2012 tarihine kadar X şirketinde temizlik elemanı olarak çalıştım. Beni bu tarihte, hiçbir kusurum yokken, görevim dışında istedikleri işi yapmadığım için işten çıkardılar. Ben de işyerimden ekmek yemişliğim olduğu için kendilerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunmadım. Ancak yazılarınızdan anladığım kadarı ile benim şirketten birçok alacağım varmış. Mesela 2008 yılı sonuna kadar sabah 8, akşam 7 haftanın altı günü çalışıyordum.
Ama hiç fazla mesai almadım. 2009 yılında çalışma saatlerimiz şikayetimiz sonrası düzeltildi. Senede sadece bir hafta yıllık izin kullanıyordum. İşten ayrılalı yaklaşık 2 yıl geçti. Ben bu haklarımı şirketten şimdi istesem alabilir miyim? Bunun için nereye başvurmam gerekir?
Cevap: Okurumuza yazılarıma ilişkin güzel temennileri için teşekkürlerimi sunuyorum. Sorusunun cevabına gelince, konu hem İş Kanunu hem de Borçlar Kanunu çerçevesinde farklı sürelere bağlanmış birden çok başlığı içeren zamanaşımı konusunu ilgilendiriyor. Bunları sırasıyla yanıtlayalım.
Okurumuzun işyerinden ayrılalı yaklaşık 2 yıl 1 ay 10 gün gibi bir zaman geçtiğini görmekteyiz. Çalıştığı dönem içerisinde, kendi beyanına göre ödenmeyen fazla çalışma ücreti, eksik kullandırılan yıllık izin ücreti ve iş sözleşmesinin sona erişinde ödenmeyen tazminatları olduğunu iddia etmektedir. Çalıştığı döneme ve iş sözleşmesinin sona erişine ilişkin elimizde net bilgiler olmadığı için bizim bu hakların hak edilip edilemeyeceğine dair bir değerlendirme yapmamız mümkün değildir. Ancak biz bu hakların doğduğunu kabul ederek, hangi süreler içerisinde talep edilebileceğini okurumuza, dolayısıyla sizlere aktaralım.
Zamanaşımını kısaca, doğmuş olan bir borcun veya bir hakkın istenmesini, belirli bir süre içerisinde yerine getirilmemesi halinde ortadan kaldıran bir savunma aracı olarak tanımlayabiliriz. Dolayısıyla zamanaşımı, bir borcu ya da hakkı kendiliğinden ortadan kaldırmaz. Sadece bu borcun, belirli bir süre geçtikten sonra borçlu tarafından reddedilmesi halinde, alacaklı tarafından artık istenilmesinin mümkün olmadığı bir durumu ifade etmektedir. Ancak, zamanaşımı savunması ileri sürülmedikçe, borç veya hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmadığı kabul edilmektedir. Yani buradan çıkarabileceğimiz sonuç, eğer borçlu borcuna ilişkin bir zamanaşımı savunması yapmaz ve zamanaşımı süresi geçse dahi borcunu kabul ederse alacaklının alacağını talep etme hakkı devam etmektedir.
Zamanaşımına ilişkin 4857 sayılı İş Kanununda sadece ücretin düzenlendiği 32. Maddede, ücret alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu yazılı bulunmaktadır. Bunun dışında İş Kanununda özel bir düzenleme yoktur.
Okurumuzun sorusunda ödenmediğini söylediği iki alacağı, fazla çalışma ücreti ve yıllık izin ücreti, Kanundaki bu özel düzenlemeye göre 5 yıllık bir zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Fazla çalışma ve yıllık izne hak kazanmaya ilişkin koşulları daha önce paylaşmıştık. Fazla çalışma ücretinin, eğer işçinin serbest zaman kullanmaya yönelik bir talebi yok ise o ayki ücret alacağı ile birlikte ödenmesi gerektiğinden, zamanaşımı süresi de fazla çalışmanın yapıldığı ay ücretinin ödenme tarihi itibarı ile başlayacaktır. Yani okurumuzun bugün talep ettiğini var sayarsak, 2014 Şubat ayından geriye 5 yıl giderek, 2009 yılı Ocak ayı ve sonrasında yaptığı fazla çalışma ücretlerini halen talep edebileceğini görürüz. 2009 yılı Ocak ayından önceye ilişkin fazla çalışma ücretlerini, işverenin zamanaşımı savunması ile reddetmesi halinde talep etmesi mümkün değildir. Burada alacağın doğumundan itibaren ileri doğru beş yıllık süreyi dikkate aldığımızı görmekteyiz. Dolayısıyla okurumuzun fazla çalışma ücretlerini talep hakkı devam etmekle birlikte, işveren tarafından zamanaşımına uğradığı savunması ile alacakları reddedilebilir.
Fazla çalışma ücreti için alacağın doğumu fazla çalışmanın yapıldığı ay iken, yıllık izin ücretleri için 4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. Maddesinde yer alan “İşçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretinin, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödeneceği” hükmü doğrultusunda zamanaşımı, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlayacaktır. Dolayısıyla işçinin bir yıllık çalışmasını doldurduğu tarihten itibaren hak kazanıp da kullandırılmayan tüm yıllık izinlerine ait yıllık izin ücretleri, iş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren beş yıl sonra zamanaşımına uğrayacaktır. Bu sebeple okurumuzun iş sözleşmesinin sona erdiği 15.01.2012 tarihinden, beş yıl sonrasına kadar, kullandırılmayan yıllık izinlerinin tümü için izin ücretlerini talep hakkı devam etmektedir.
Ücretlere ilişkin İş Kanununda bu düzenlemeler bulunmakla birlikte, ihbar ve kıdem tazminatları için İş Kanunu yanında genel kanun olan Borçlar Kanununda da herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalarda zamanaşımı süresi, hakkın doğumundan itibaren, Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesinde yer alan genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süreye tabi tutulmuştur. Yine İş Kanunlarında yer alan sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, eşit işlem borcuna aykırılık nedeniyle tazminat gibi diğer tazminatlar da bu 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İhbar ve kıdem tazminatlarında zamanaşımının başlangıç süresi de, yine yıllık izin ücretinde olduğu gibi iş sözleşmesinin feshinin gerçekleştiği tarih olacaktır. Okurumuzun dile getirdiği üzere, 15.01.2012 tarihinde iş sözleşmesinin feshi ile doğmuş olan ihbar ve kıdem tazminatları, genel zaman aşımı süresi olan 10 yıllık süre içerisinde her zaman ileri sürülerek işverenden istenebilir.
Yazımızın başında da değindiğimiz üzere, zamanaşımı süresi, işverenin ileri süreceği bir savunma aracı olduğundan, ancak işverenlerin bu olguyu ileri sürmeleri halinde yararlanabilecekleri bir durumdur. Bu sebeple okurumuza ister Yozgat Çalışma ve İş Kurumu’na başvuruda bulunarak bu haklarını talep etmesini, isterse de yetkili iş mahkemesinde dava açmasını önerebiliriz. Ancak alacakların kabul edilmemesi halinde nihai halde yargıya gidilmesi gerekeceğinden ilk yol olarak bu hususu önermemiz yerinde olacaktır.
Bu hafta da umarım verdiğimiz cevabımız okurumuz ve siz değerli hemşerilerimize faydalı olmuştur. Selam ve saygılarımla …