Geçtiğimiz günlerde,  o zamanki adıyla Sorgunspor’da uzun yıllar forma giymiş Kasım Canol ile sohbet ettik. Kendisine, maçlara gelip gelmediğini sordum. Hiçbir maça gelmediğini ifade ederek ilginç bir yanıt verdi.
 ‘’Bak kardeşim, ben o sahaya kendi ilçemin futbolcularını seyretmek için gelmek isterim. Onları seyrederken gurur duymak isterim. Onların büyük takımlara transfer olup, oralarda isimlerinden bahsedilmesini isterim. Sorgun Belediyespor’da ilçemizden, ilimizden bu gün kaç futbolcu mücadele ediyor. Kaç futbolcu var, bana söyler misin? Bildiğim kadarıyla iki Sorgunlu, iki Yozgatlı olmak üzere toplam 4. 20-22 kişilik kadroda sadece ve sadece 4 futbolcu. Peki bunların kaçı forma giyiyor. Öğrendiğim kadarıyla ikisi. Sorgunlu iki oyuncumuz da sakat olduğu için forma giyemiyormuş. Ancak ben ortadaki bu durumla ilgili olarak ne kulüp yöneticilerine, ne de teknik kadroya bir eleştiri getirmek istemiyorum. Kusur, bizim ailelerimizde. Kusur, bizim çocuklarımızda. Kusur, bizim toplumumuzda. Sende, bende ve hepimizde. Bizim dönemimizde, boş zamanlarımızda arsalarda sabahtan akşama kadar futbol oynardık.  Kahve bilmezdik. O zamanlar zaten internet kafeler yoktu. Tek eğlencemiz, sinema ve futboldu. Dolayısıyla takımlarımızda oynayan tüm oyuncular ilçemizden çıkardı. Şimdi ise çoğalan internet kafeler, gelişen teknoloji, çocuklarımızı bizden, bu çok sevilen spordan kopardı. Şimdiki olanaklar, bizim zamanımızda olsa, belki Sorgun Belediyespor üst liglerde mücadele eden bir takım olurdu. Biz ayağımızda çivili kramponlarla mücadele ettik. Hatta bırakın kramponu, bezden ayakkabılarla futbol maçlarına çıktık. Bu gün Sorgun Belediyespor’un bir tesisi var. Bir özel otobüsü var. Günde üç öğün kendilerine özel yemekler yapılıyor. Deplasman maçlarına bir gün önceden gidip, 4-5 yıldızlı otellerde kalma olanakları var. Sezon başı ve sezon ortası 8-10 gün yurdun değişik yörelerinde kamp yapma şansları var. Bütün bu güzel olanaklar içerisinde son yıllarda yetişen oyunculara bir bak. Bir tane yıldız diyebileceğimiz oyuncu var mı? Bu olanaklarla neden iyi oyuncular yetişmiyor. Ben Yozgatlı, Sorgunlu oyuncuları bu sahada izlemek istiyorum. Bunun için de maçlara gitmiyorum’’ dedi.
Şimdi Sorgun Belediyespor, alt yapıyı canlandırmak için harekete geçti. Alt yapının başına Mehmet Demirbilek’i getirdi. Mehmet Hoca, daha önce Bahadın Belediyespor’da kendini kanıtlamış, iyi bir hocadır. Bildiğim kadarıyla da elinde 50 ye yakın futbola gönül vermiş, futbolcu olmak isteyen bir grup var. Bu gruptaki çocukların her biri ayrı bir yaş grubundan. Mehmet Hoca, bunları çalıştıracak, yeteneklerinin gelişmesine öncülük edecek, yeteneği iyi olan oyuncuları Sorgun Belediyespor’a kazandıracaktır. Bundan kuşkum yok. Benim endişem, yine ailelerimizden yanadır. Bu oyuncular belli bir dönem çalıştıktan sonra, bazı aileler gelip de, ‘Biz çocuğumuzu almak istiyoruz. Dersleri  aksıyor.’ Veya ‘çok yoruluyor ders çalışamıyor’ gibi bahanelerle çocuklarını almak isterlerse, işte bu güzel girişim, yine yarıda kalacaktır.
Çok iyi biliyorum ki, alt yapıda futbol eğitimi alan bu çocukların çalışma saatleri derslerini etkilemeyecek zamanlarda yapılıyor. Üstelik bu çocuklar, bu çalışmalar sayesinde internet kafelere gitmekten de uzaklaşmış oluyorlar.
Peki bu şekilde hayata geçirilen altyapı yararlı olur mu? Bir yere kadar. Bu işe kesin bir çözüm bulunması gerekir. Günümüzde bir çok özel futbol okulu açılmış olsa da, devlet okullarında özellikle  ilkokul ve ortaokul bölümünde, futbol ile ilgili en küçük bir çalışma yok. Sadece il ve ilçeler düzeyinde düzenlenen futbol turnuvaları var ki, bunlar da eğitim vermekten çok uzak birer etkinlik olarak karşımıza çıkıyor.
Günümüzde kurulan akademilerde altyapılara özen gösteriliyor. Bu okullar bir gider makinesi olarak değil, aksine uzun vadede gelir getirmesi beklenen bir yatırım hareketi olarak görülüyor. Dünyada ön planda olan bir çok takım altyapılarına  500 bin Euro’dan başlayıp 6 milyon Euro’ya kadar bütçe ayırabiliyorlar. Bu futbol akademileri bünyesinde çocuklara ders çalışma olanakları da sağlanıyor.   Böylelikle, bu okullara kaydolan öğrenciler, hem derslerinden geri kalmıyor, hem de futbol eğitimi alabiliyor. Bu akademilerde birinci amaç A takım için futbolcu yetiştirmek, ikinci amaç ise yetiştirilen genç yetenekleri diğer takımlara satarak gelir elde etmektir. Akademiden yetişip A takımla sözleşme imzalama ortalaması yüzde 8,6. Genç takımın yönetim kurulunda temsil edilmesi, A takım teknik direktörünün akademi eğitiminin yönetiminde yer alması, başarının altın anahtarı olarak görülüyor.
Türkiye’de hizmet veren akademilerde ise alınan öğrenciler, altyapılar için fazla yetenekli, A takımlar için yetersiz görülüyor. Bu olumsuzlukların giderilmesi ise Avrupa’da bulunan diğer akademilerle yapılacak işbirliği ile çözümlenmeye çalışılıyor.
Bu akademilerdeki eğitim sistemleri de kulüpten kulübe farklılık gösteriyor. Örneğin Bayern Münih’te gençler futbol eğitiminin yanında, psikolojik yeterliliklerini de geliştirirken, Barcelona futbol akademisinde 8 yaşından A takıma kadar, tüm futbolculara aynı ilgi ve dikkat gösterilip, bu takımın formasını taşıyan her sporcunun, yaşı ve başarı geçmişine bakılmaksızın aynı saygıyı hak ettiği düşüncesi yerleştiriliyor.
Inter ve Arsenal’de ise 11 yaşına kadar futbol eğitimi oyunlarla kazandırılıyor, 12 yaşından itibaren teknik, 16 yaşından itibaren taktik eğitimi veriliyor. Ajax, 8 yaş altı takımına 4-3-3 eğitimi veriyor.
Avrupa’nın böyle önemli kulüplerinde, altyapı çalışmaları bu durumdayken, bizlerde ise bu işlerin nasıl yürüdüğünü herkes çok iyi biliyor.
Sağlıklı ve hoşça kalınız.