Gönül sarayımı hoyratça yıkıp
Viran ettin başın göğe mi erdi
Perişan halime dönüp de bakıp
Gülüp gittin başın göğe mi erdi
Ben senin aşkınla çekerken çile
Gelin olup gittin sen güle güle
Vefasız beni bırakıp yad ele
Varıp gittin başın göğe mi erdi
Uğrun uğrun sever iken özünden
Hasret seli akar idi gözünden
Ne oldu da yemininden sözünden
Cayıp gittin başın göğe mi erdi
Hatır gönül yıkıp gittin hepsini
Mendilime işlediğin ismimi
Gönderdiğim mektupları, resmimi
Yakıp gittin başın göğe mi erdi
Derdimin dermanı senin elinden
Merhem dedim zehir aktı dilinden
Şu kalbimi bir temelli yerinden
Söküp gittin başın göğe mi erdi
Kurtuldun mu varlığımın yükünden
Selamın haberin kesildi birden
Hayatımı temelinden kökünden
Yıkıp gittin başın göğe mi erdi
Güzelliği soykasında kalan yar
Çok mu geldi bu sevdamız sana yar
Ozan Yüksel’den başka birine yar
Deyip gittin başın göğe mi erdi
DÖRTLÜKLER ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ – Şahin Güvenç
“Başın göğe erdi mi?” ya da “Başın göğe mi erdi?” dediğinde, yakınarak, “Ettiğini beğendin mi, eline ne geçti, şimdi mutlu musun?” demek istiyorsundur.
Başın göğe erişi nasıl olur, bu kez de onu yazmış dizmiş ozan Yüksel Koç.
Gönüllendiğinden -gönül gönüllendiği yere küser- çok şey umar beklerken gönül sarayını hoyratça yıkıp viran edene, “Öyle edince başın göğe mi erdi,” diye başlamış söze. Sonra da demiş diyeceklerini.
Söz dizelerde, soru soru; ‘başın göğe mi erdi?’ de kavuştaklarda akıp gitmiş.
Yine türünün güzel örneklerinden dizeler... Dökmüş dizmişsin. Eline, diline, yüreğine sağlık Yüksel Koç. Var ol.