Bir yaşlı çift küçük kasaba uzun çayırların içinde. Selviler ile çevrili önü papatyalar serili ağaçtan bir evde yaşıyorlardı.
Ağaçtan evleri her akşam ay geceye indiğinde, yıldızların ışıklarını serdiği vakitlerde, konuşmaya başlıyordu.
Yaşlı çift ağaç evleri konuşmaya başlayınca yünden yapılı olan yorganlarını üzerlerine çekiyorlardı, gözlerini fal taşı gibi açıp yorganın içinden birbirlerine
bakıp hiç konuşmadan sessizce dinliyorlardı.
Ağaç ev gece boyu susmadığından yaşlı çift birlikte hiç uyumadan ve konuşmadan sabahı buluyorlardı. Sabah olunca ağaç ev susuyor, yerini ağaç
yellerinin hışırtılarına bırakıyordu;
Yaşlı çift ağaç bu sessizlikte hafif hafif uykuya dalıyor ve derince uyuyorlardı. Öğle vakitleri ne kadar uyuyan yaşlı çift, öğle ezanına müteakiben uyanıp
namazlarını eda ettikten sonra masanın başına geçerek bugün bize ikramın nedir diye soruyorlardı?
Masa yaşlı çifte iki kâse çorba yanında pilav biraz da ekmek ikram ederek buyurun dedi.
Yemeklerine afiyetle yiyen yaşlı çift biraz dinlenmek üzere pencerenin önünde duran koltuğa çekildiler. Dışarıdaki çocukları seyretmeye başladılar.
Çocuklar her gün orada oyun oynamakta idiler. Çocukların merakı hiç bitmek bilmiyordu. Bu yaşlı çift nasıl yaşıyor ne yer ne içerler acaba diye merakla
bakıyorlardı. Bir gün içlerinden biri yaşlı çiftin evinin önünde nöbet tutalım dedi. Aralarında konuşarak ikişerli kişi olarak nöbet tutmaya başladılar.
Çocuklardan ilk iki çocuk nöbetten dönerken; hani ne var ki hiçbir şey olmadı boşu boşuna uykusuz kaldık diye hayıflandı.
Sıra birkaç çocuk daha tuttu nöbetini, sonra hafif cılız ve zayıf olan çocuklardan birine geldi. Cılız çocuk diğerlerinden korktuğundan oda nöbet
tutmak için bir başka çocuk ile gitti. Gece boyu nöbeti tutan çocuklar nöbet bitiminde arkadaşlarının olduğu yere doğru gittiler.
Cılız çocuk yol boyu susarken diğeri hiç susmadan konuşuyordu;
Gördün mü ev konuşuyordu? Hayretle tekrar tekrar aynı cümleyi tekrarladı. Cılız çocuk sessizce yürüdü. Vardıklarında bütün arkadaşların hiçbir şey yok
dimi? diye hımbıl çocuk konuştu.
Diğer çocuk duyduklarınıza inanamayacaksınız ev sabaha kadar konuştu dedi, ballandıra anlatmaya devam etti. Çocuklar tekrar tekrar sordular. Cılız
çocuk sessizce karşısında duran çınar ağacın dibine doğru yürüdü.
Ağacın gölgesine oturdu. Çocuklar bir süre daha konuştuktan sonra oyuna daldılar. Diğer çocuk cılız çocuğu göremeyince etrafa bakındı. Çınarın dibinde
oturan cılız çocuğu görünce yanına giderek, neden burada oturuyorsun diye sordu?
Konuşmayan cılız çocuk sert sert baktı;
Neden konuşmuyorsun dedi?
Cılız çocuk evin gizemini çözdüğünden; şöyle dedi.
'Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana'