ASLINDA siyaset yazmak gerek. Yozgat’ta kaynayan siyaset kazanından dem vurmak gerek fakat önceki yazılarımda kaleme aldığım görüşlerimden farklı gelişmeler yaşanmış değil.
Dün ne yazdıysam, bugün halen aynı noktadayız.
Yozgat siyasetini tıkanmış olarak yorumlasam sanırım kimse çıkıp da “yok öyle bir şey” diyemez.
Bir ay evvel “Bu seçimleri küskünler belirleyecek” başlıklı yazıma biraz ek yapabilirim.
Kararsızları da ekleyebiliriz ek olarak…
Kararsızlar var. Hem de hatırı sayılır ölçüde kararsızlar…
Onlar her gördükleri adaya “yanınızdayım” mesajı verip, sonrasında “ne yapsam” diye düşünen insanlar.
Malum, adaylar tabir yerindeyse kapı kapı gezmeye başladılar…
Siyasetçiler yüz yüze geldikleri insanlardan kolay kolay olumsuz şeyler işitmezler.
Zaten Anadolu insanı kapısına gelen bir kimseye kolay kolay olumsuz bir davranışta bulunmaz. Misafirperverliğinden dolayı ev sahibi farklı bir görüşe de sahip olsa kapısına gelenle sofrasındaki ekmeği paylaşır, çayını da ikram eder…
Esnafımız da aynı şekilde… Ahilik geleneğinden gelir bizim esnafımız. Dükkanına gelen misafirleri ağırlamasını bilir.
Fakat yeri gelmişken değineyim…
Adaylar esnaf gezilerini yaparken beraberlerinde çok sayıda sempatizanı veya partilisi ile geziyorlar. Adettendir tabi bu.
Yerine göre vekil, il başkanı, ilçe başkanı vesaire…
Bir de bunlara başkan adayının yanında olan başkan yardımcısı adaylarını, danışman adaylarını, daha doğrusu aday kazandığı vakit makam mevkii beklentisi içinde olanları da ekleyelim...
Partililerden sürekli duyarım; “Genel başkanın etrafında bir çember var, bu çemberi aşamıyoruz, genel başkana ulaşamıyoruz” diye yakınır, şikâyet eder çoğu siyasi partili.
Neredeyse tüm siyasi partilerde durum böyledir.
Vekil ve başkan adayları için de bu durum geçerli oluyor.
Kendileri istesin veya istemesin, hatta bu durumdan rahatsız olsalar bile önüne geçmeleri çok zordur.
Adayda ışık gören herkes adayı çembere alıyor.
Adayın nereye aday olduğunun pek bir önemi yok açıkçası.
Kazanma ihtimali olsun yeter…
Dönelim biz kalabalık grupla yapılan siyasi turlara…
Bana göre kalabalık bir halde yapılan özellikle esnaf gezileri amacını yitiriyor.
Düşünsenize, bir anda onlarca insan dükkanınıza giriyor, tek tek hepsi ile tokalaşıyorsunuz. Sonra konu dönüp dolaşıp seçimlere geliyor ve gelen aday sizden destek beklediğini söylüyor. Siz de “hayırlı olsun, yanınızdayız başkan” deyip kalabalığı uğurluyorsunuz.
Ben birkaç istisna dışında “sana oy vermem veya sana destek olmam” diyenle henüz karşılaşmadım.
İnsanımızın yüzü yumuşak tabi böyle bir beklenti içinde olmamak gerek.
Fakat…
Özellikle seçim gezilerinde yapılan esnaf ziyaret turlarının sandığa doğrudan bir etkisinin olduğunu düşünmüyorum.
Buradaki yaklaşımlardan yola çıkarak seçim tahminleri yapılmasını da doğru bulmuyorum.
Şayet öyle olsaydı, 24 Haziran’da 2-1-1’den daha farklı bir milletvekili dağılımı olurdu.
Ak Parti en az 3, MHP en az 2 vekil alacağının hesaplarını yaparken, CHP de 1 vekil aldı ve durum 2-1-1 oldu…
24 Haziran’ı küskünlerin yanı sıra kararsızlar belirledi.
Bu çok net…
Yapılacak olan yerel seçimlerde küskünler kadar ve küskünlerden daha fazla oranda kararsızlar belirleyici olacak.
Kalabalık grupların değil, kişisel çalışmaların kararsız seçmen üzerinde daha etkili olacağını düşünüyorum.
Kararsız seçmen üzerinde genel siyasi politikaların etkisi olduğu kadar, yerel adayların da etkisi var.
Zaten genel siyasi politikalar üzerinden karar verecek olanlara adayların fazla etkisi olmaz fakat yerel konular üzerinden siyaset yapılırsa bu durum değişebilir.
Velhasıl…
Yozgat’ın seçmeni Yozgat’ı dinlemek ister. Yozgat’la ilgili projeler duymak ister.
Seçmen mahallesine, sokağına; esnaf da dükkanın önündeki kaldırıma, müşterilerinin rahatlığına, işerinin artacağına dair şeyler duymak ister.
Bunları vaat eden adayların kararsız seçmen üzerinde etkisi olabilir.
Bakalım kararsızların kararı ne yönde olacak?..
Sağlıcakla…