ÖZGÜRLÜK;herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme ya da davranma” durumudur. Özgür bir kişi, “her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi iradesi ve düşüncesine dayanarak” hareket eder.
Özgürlük, insanın sahip olması gereken en önemli haktır. Onsuz bir yaşam düşünülemez. 
Özgürlük, insanın iç dünyasını aydınlatır; kişiye huzur ve mutluluk verir.  
Nelson Mandela, “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.” diyor. Ignazio Silona da, “Kendi kafasıyla düşünen ve doğru olduğuna inandığı şeyler için mücadele eden insan özgürdür.” diyerek konuyu daha anlaşılır kılıyor. Öyle ya, ruhunu satan kişi, kendi kafasıyla düşünebilir ve inandıkları uğruna çabalayabilir mi?..
Herbert Spencer’in de dediği gibi, “Özgürlük bir kişinin değil, herkesin hakkıdır.” Başka bir deyişle özgürlük toplumsal bir olgudur, bireyselleştiği zaman anlamını yitirir. Toplumda eşitlik ve adalet yok olur.
Peki, özgürlük sınır tanımazlık mı demektir? Kuşkusuz ki hayır. Özgürlük, başkalarının özgürlüğüne zarar vermeyecek biçimde kullanılmalıdır. Bunun sınırını belirleyecek olan da yasalardır. Charles de Montesquieu’nun deyişiyle, “Özgürlük, yasaların izin verdiği her şeyi yapmak hakkıdır.”  
Özgürlük, insan yaşamının tüm alanlarını kapsamalı ve her türlü kısıtlamalardan uzak olmalıdır. Ancak bu durum, yasaların suç gördüğü eylemleri yapanlar için geçerli değildir. Onlar işledikleri suçların cezasını çekmek durumundadırlar. Çünkü bir başkasının özgürlük alanına engel olmuşlardır.
Her özgürlük güzeldir güzel olmasına da, düşünce özgürlüğünün yaşamımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Herkes; yasalara aykırı olmamak koşuluyla düşüncesini açıkça, çekinmeden söz ya da yazıyla anlatabilmelidir. Düşünce özgürlüğü budur ve insan olmanın gereğidir.  
Özgürlüğün değeri ve önemi akıldan çıkarılmamalıdır. Sahip olduğumuz özgürlüklerin değerini ne yazık ki zaman zaman unutabiliyoruz. Henry Christopher Wallich,Özgürlük sağlık gibidir, varken sorgulanmaz, çantada keklik gözüyle bakılır, yitirince farkına varılır.“  derken haksız mı?.. Yıllara dayanan ve büyük bedeller ödenen özgürleşme çabalarını nasıl unutabiliriz?..
Herkesin özgürce yaşadığı bir ülke birlik ve bütünlük içindedir. Nazım Hikmet Ran, bir şiirinde ne de güzel anlatıyor bunu:
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Özgür ve kardeşçe bir yaşam dileğiyle…