Almaata’da bizleri davet eden Ahıska’lıların mekanında duygu dolu anlar yaşadık hep beraber.
Tıpkı Erzurum, Bayburt ve Kars şivesi ile ve tamamen Anadolu Türkçesi ile konuşan ve birden kendimizi orta Anadolu’da zannettiğimiz bir atmosfer oluşuyor etrafımızda.
1944 Yılında, şu anda Gürcistan –Türkiye sınırlarının Gürcistan tarafında
kalan ve adına Ahıska denilen vatan toprağından Stalin zamanında vagonlara doldurularak Orta Asya’ya sürgün edilen Ahıskalı’lar tam bir vatan aşkı ile yanıp tutuşuyorlar.
Özlerinden , dillerinden, törelerinden hiçbir şey kaybetmemişler.
Kazak Türkleri, Ahıskalı’lara “Türk” diyorlar. Zaten onlarda kendilerini Ahıska Türküyüz diye tanımlıyorlar.
Bizlere burada kelimelerle ifadesi mümkün olmayan, çok derin bir muhabbet gösteriyorlar.
Yaşlılardaki vatan hasretini görmek, onların vatan- vatan diye hasretle bize sarılışlarını görmek nasıl anlatılabilir ki…
Birkaç damla gözyaşının gizlice yuvarlanması bile, ciltler dolusu kitap konusu olacak birer malzeme değil mi?
Neler var o birkaç damla gözyaşında neler.. 1944 yılının zemheri ayında
(-40) (-45) derece soğukta ateş yanmayan, ot –ocak tütmeyen buz tutmuş vagonlarda hayvan katarları misali bir gece evleri basılıp yurtlarından, ocaklarından edilen yüz-binlerce insan…
Kırım Tatar Türkleri, Ahıska Türkleri…
Sadece Türk oldukları için yurtlarından sürülen insanlar…Her birinin anlatacağı o kadar çok ve insanı derinden etkileyen hikayeleri var ki
Ahııskalı’larla konuşurken kendimizi Erzurum’un kenar mahallelerinden birinde imiş gibi sanıyoruz.
Kazakistan’da gördüğümüz en önemli şeylerden birisi de rahmetli Turgut ÖZAL’a duyulan muhabbet ve saygı olmuştur.
Turgut ÖZAL için o kadar çok güzel şeyler dinledik ki…
Rahmetli Cumhurbaşkanı, Allah rahmet eylesin, çok iz bırakmış oralarda Özellikle Ahıska Türkleri, Özal’ dan sonra Kazakların kendilerini “Türk” kabul ettiklerini ve tavırlarının değiştiğini söylüyorlar.
Ahıskalı Türk hanımlar, kafilede bulunan 4-5 kişilik hanım guruba karşı çok büyük iltifat gösterdiler….
Editör: TE Bilişim