Belediye tarafından Nusaybin’e hediye ve ikram taşıyan kamyon menziline ulaştı.
Ben bu kamyona kervan adını verdim.
Kervan deyince aklınıza illa peşi sıra dizilmiş develer ya da günümüzün tır filoları gelmesin.
Bu kamyonda, buradan oraya gönüller dolusu muhabbet, özlem ve sevgi taşıdı hediyelerin yanında.
Oraya gitmeyi, oradaki gardaşlarımla kucaklaşmayı ve hasret gidermeyi çok isterdim ama olmadı.
***
Neyse ki oraya giden Sadeddin abi ve Serkan abi çektikleri fotoğraflarla beni burada hem hüzünlendirdi, hem sevindirdi.
Çadır mescitlerde Kur’an okuyan Özel Harekat mensubu polisleri de gördük, çadırını cihan imparatorluğunun otağına çevirmiş yiğitleri de.
Fotoğraflarda kimler yoktu ki… 
Yerel tabirle hepsi de bizim mahallenin gobelleriydi.
Şimdi ise hepsi birer kahraman yiğit!
***
İlk fotoğraf karesinde arkadaşım, arkadaş değil gardaşım Yusuf Ziya Ünal çıktı karşıma.
Bizim gençlerimiz dünyanın en soğuk ve sevimsiz eşyası olan silahlara bile bir romantizm ekler, güzellik ve estetik katar.
Silahın kabzasında ya gül olur, ya bayrak.
Ya da oturur mermilerle bir kalp demeti çizerek sevdasını anlatır.
Nede olsa onlar demirden dağları eriten bir milletin evlatlarıdır.
Bizim Yusuf’ta öyle yaparak mermiler ile ‘Yozgat’a selam olsun’ yazmış.
Bizde buradan Ve Aleykümselam diyoruz o yiğitlere.
***
Bu kareleri görüp duygulanmamak elde değil…
Bir diğer fotoğraf karesinde ise Yozgatlı polis memuru Emin Sarıkaya abime denk geldim.
Yozgat’tan yola çıkan kamyonu da yine o karşılamış.
Tıpkı yıllar önce Nida Tüfekçi THM Korosu ile Çorum’a gittiğimiz konserde bizleri Çorum’un girişinde karşıladığı gibi.
Kendisiyle tanışıklığımızda bu vesileyle olmuştu zaten.
Emin abi aynı zamanda artık tüm Türkiye’nin yakından tanıdığı Mümin Sarıkaya’nın da abisidir.
***
Daha çok Yozgatlı yiğide denk geldim fotoğraf karelerinde.
İsmen hatırlayamadığım ancak sima olarak hepsini tanıdığım, Yozgat’ın fedâkar ve cefakâr kahramanlarıydı onlar.
Hepsi de sağ olsun-var olsun.
Allah hepsinden razı olsun.
Dualarınız hep onlarla olsun.
Selametle…