BİR ülkenin varlığını sürdürüp gelişebilmesi için o ülke bireylerinin toplumsal sorumluluk bilincinde olmaları gerekir. Bu bilinçten yoksun bireylerden oluşan bir toplumun başarıya ulaşması olanaksızdır.
Peki, nedir toplumsal sorumluluk? En açık deyişle, toplumu oluşturan bireylerin sorunlar karşısında ellerini taşın altına koyabilmeleridir.
Her ülkenin zaman zaman yaşadığı birtakım sıkıntıları, zor günleri vardır. Böyle anlarda o toplumun bireyleri, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek durumundadırlar. Bir toplum ancak o zaman güçlü olur, ayakta kalır, zorlukların üstesinden gelir. Ama bireyler; kişisel çıkarları, bencillikleri, korkuları, umarsızlıkları nedeniyle kendilerini geri çeker, ellerini taşın altına koymazlarsa o toplum sorunlarının altından kalkamaz.
Toplumsal sorumluluk bilincinde olan bir birey; sorar, sorgular, eleştirir, her zaman adaletten yana olur, haksızlıklar karşısında sesini yükseltir, kendini iyiliğe adar, insancıl ve sevecen olur, yoksulları ve zor durumda olanları koruyup kollar, kul hakkı yemez, onurundan ödün vermez, vatandaşlık görevlerini eksiksiz biçimde yerine getirir, kısacası insan olmanın tüm gereklerini uygular.
Toplumsal sorumluluktan yoksunluk, ülkelerin birlik ve bütünlüğe büyük zararlar verir. Sorunları hakça üstlenmeyen bireyler yüzünden kişiler arasındaki sevgi bağları yok olur. Eşitsizlik, haksızlık, adaletsizlik öne çıkar. İnsanlar arasındaki güven duygusu sarsılır. Dolayısıyla toplum huzursuzluk sarmalına girer.
Dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran, “Kerem Gibi” adlı şiirinde bizlere toplumsal sorumluluklarımızı ne de güzel anımsatıyor:
Hava kurşun gibi ağır,
Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum,
Koşun, kurşun eritmeye 
çağırıyorum.
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey,
Kerem gibi yana yana!
Deeert çok, hemdert yok,
Yüreklerin kulakları sağır,
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?..
Hava toprak gibi gebe,
Hava kurşun gibi ağır,
Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum,
Koşun, kurşun eritmeye 
çağırıyorum.
Evet, gerekirse hepimiz içinde yaşadığımız toplum için yanmayı göze alacağız; ülkemiz için canımızı bile feda edeceğiz. İşte vatanseverlik budur ve bunun en güzel örneği Mustafa Kemal Atatürk’tür. Emperyalist ülkelerin işgali altında kıvranan ve son zamanlarını yaşayan bir imparatorluğun küllerinden “Türkiye Cumhuriyeti”ni yaratarak elini taşın altına koymanın en güzel örneğini vermiştir. Bize düşen görev, bu büyük önderin özverili yaşamını kendimize örnek alıp onun izinde yürümektir.