Her yıl Ekim ayının ilk Cuma gününün “Dünya Gülümseme Günü” olarak kabul edildiğini ve kutlandığını biliyor muydunuz?

Teması “Bir iyilik yapın ve bir kişinin gülümsemesine yardım edin” şeklinde olan Dünya Gülümseme Gününün hikayesi dünyanın en ünlü “Gülen yüz” ünün tasarımcısı olan Amerikalı reklam grafikeri Harvey Ball’ da saklı.

Harvey BallABD’nin Massachusetts eyaletinin Worcester kentinde 1921 yılında dünyaya gelmiştir. 1963 yılında bir firmada reklam grafikeri olarak çalışırken bir sigorta şirketi için güneş sarısı, oval gözlü, çok da mükemmel çizilmemiş bir ağız içinde kocaman gülümsemesi olan “gülen yüz” sembolünü tasarlar. Sigorta firması bu gülen yüzleri çalışanlarına dağıtır. Ball, bilinene göre 45 dolar karşılığında yaptığı bu çalışma için telif hakkı gibi hiçbir ticari girişimde bulunmamıştır. Ancak işler Ball’ ın kontrolünden çıkmış yaptığı tasarım dünya genelinde yayılmış ve talepler artmıştır. Bu durum karşısında Ball iyilik ve mutluluk getirmesi amacıyla tasarladığı bu figürün ticari bir ürün haline gelmesinden rahatsız olmaya başlamış, sembolün anlamını yitirmesinden kaygılanmıştır.Ball bu duruma çözüm olarak ‘Dünya Gülümseme Günü’ nü düşünmüş ve bununla ilgili girişimlerde bulunmuştur.Böylece Ball’ın politika, coğrafya veya inançlardan bağımsız olmasını istediği sembolünden yola çıkılarak 1999 yılından beri her yıl Ekim ayının ilk cuması ‘Dünya Gülümseme Günü’ olarak kabul edilmiştir. Bu kabul ve kutlamalar zaman içinde ABD’ nin sınırlarını aşmış uluslararası boyuta taşınmıştır.

Peki, gülümsemek deyince aklımıza ne geliyor?

Gülümsemek yalnızca mutluluğun bir ifadesi midir, yoksa başka anlamlara da gelir mi?

Gülümsemekle ilgili şöyle bir araştırmalara bakacak olursak evrimsel psikolojinin ve nörobilimin bu konuda epey araştırmalar yaptığını hemen görüveririz. Gülümsemek sandığımız kadar sade, basit, tek anlamlı, refleksif ya da tek başına içgüdüsel değil. Gülümsemek oldukça karmaşık ve çözümlenmesi gereken anlamlara sahip. Kişilerarası iletişimde de epey önemli bir yer kapladığı yadsınamaz bir gerçek. Fakat iletişimde yalnızca mutluluğu sembolize etmediği de bir gerçek. Tam da bu noktada gülümsemenin çeşitleri ve formları olabilir mi sorusu akla geliyor. Bu konuda yapılan araştırmalara şöyle bir bakacak olursak gülümseme çeşitlerini on başlıkta derlemek mümkün gibi.

1.Ödül Gülüşü: Bu gülüşü yapılan bir eylem karşısında kendimizi veya iletişimde olduğumuz kişileri motive etmek için kullanıyoruz. Çoğunlukla “Yaptığın eyleme devam edebilirsin” mesajını içeriyor. Haliyle de var olan davranışı ve duyguyu pekiştiriyor. Bu gülüşte kaş, göz ve yanaklardaki bütün kaslar aktive oluyor. Bu da gerçekçi bir duygu alışverişini sağlıyor.

2.Bağlı Gülüş:Bu gülüşü sosyal ilişkilerimizde bağ kurmak amacıyla kullanırız. Dişlerin görünmediği, dudakların kapalı ve nazik bir şekilde yukarı çekilmesi, yanakların çukurlaşmasıyla oluşur. Bu nazik gülümseme çoğunlukla şefkat mesajı taşır.

3.Güçlü Gülüş: Gülümsemenin yalnızca olumlu duyguların bir yansıması olmadığının kanıtıdır. Bu gülüşü küçümsemek, alay etmek ya da öfkemizin bir ifadesi olarak kullanırız. Genellikle asimetrik görünür. Dudağın bir yanının yukarı kalktığı bir yanının sabit kaldığı, bazen kaşların da yukarı kalkarak eşlik ettiği, bir tür sözsüz tehdit gülümsemesidir.

4.Yalancı Gülüş: Bu gülüşün fark edilmediğini düşünenler yanılıyor. Bilen gözler hemen fark edebiliyor. 2012 yılında yapılan bir araştırmada Müge Anlı programlarına benzer bir programa çıkıp kayıp bir aile üyesine halka açık bir şekilde seslenen ve ona dönmesi için yalvaran kişilerin videoları analiz ediliyor. Bu kişilerin yarısının akrabasını öldürdüğüanlaşılıyor. Yapılan analizler sonucunda yalan söyleyenlerin zygomaticusmajor kasını (ağız kenarlarının yukarı ve yana doğru çekilmesinden sorumlu kas) defalarca tetikleyerek yalancı gülüş yaptığı fark ediliyor.,

5.Hüzünlü Gülümseme:Bu gülüş bir tür savunma mekanizması olarak kabul edilebilir. Kendimizi üzgün hissettiğimiz anlarda yine kendimize “hala umut var, güçlüsün, baş edebilirsin” gibi mesajlar vermek için farkında olarak veya olmayarak kullandığımız bir gülümsemedir. Elbette etrafımızdaki kişilere de benzer mesajları verecektir.

6.Kibar Gülümseme: Bu gülüş yalancı gülüşü andırsa da çalıştığı kaslar bakımından aynı değil. Sosyal ortamlarda hem mesafemizi korumak hem de samimi ve iletişime açık görünmek istediğimizde bu gülümsemeyi kullanırız. Oldukça ölçülü ve kibar görünür.

7.Flörtöz Gülüş: Bu gülüşün anlamı kültürel farklılıklardan epey etkilense de karşımızdaki kişiden hoşlandığımızı belli etmek için kullandığımız yöntemlerden biri de gülümsemedir.

8.Utangaç Gülümseme: Bu gülüş genellikle başın aşağıya eğilmesi, bakışların sola kayması ve elin yüze dokunmasıyla gerçekleşir. Kibar ve ölçülüdür. İçinde bulunduğumuz iletişimden hem memnun olduğumuzu hem de tatlı bir utanmayı ifade eder.

9.Panam Gülüşü:Adını her koşulda zorunlu ve sahte gülümsemeye devam etmesi gereken Panam Havayolları uçuş görevlilerinden alır. Ağzın köşelerinin gergin bir şekilde fazla yükseldiği, dişlerin göründüğü ve gözlerin gülüşe eşlik etmediği bir formdadır. Çoğunlukla politikacıların bu gülüşü kullandığı görülür.

10.Duchenne Gülüşü: Bu gülüş adeta yüzünüzü parlatır. Kaş, göz, yanaklar ve tüm yüzün eşlik ettiği bir gülümseyiştir. Gerçek ve samimi gülümsemenin bu olduğu söylenir. Hani o “gözlerinin içi bile gülüyordu” denilen türden bir gülümseme. Bu gülümseme bizi güvenilir, sevecen ve samimi gösterir. İnsan ilişkilerinde yüzümüzde olması gereken tam da budur, pek tabii etkili olan da.

Yüzünüzdeki gerçek gülümsemelerin hiç solmaması dileğiyle…

Attilâ İlhan’ ın dediği gibi Gülümse, tozu gitsin yalnızlığımızın.”