Tandır evlerinden öyle bir sıcak ekmek kokusu gelirdiki, ben onu size nasıl anlatsam. İnsan o lezzetli koku karşısında hemen acıkır, bol köpüklü kesekli bir çalhamayla, guvermiş çokelikten bir işli yaptırası gelirdi. Her coğrafyanın kendine has damak tadı ve yemek kültürü vardır. Gözünü sevdiğim canım Yozgatımın her nimeti bal, her ikramı candandı. 
Hemen hazın damından ağzı bezli, kum üzerine ters yatırılmış, toprak çanakların yeşillenmiş yerlerinden zehenlere alınan çokelikle ekmek edilen mekana bir çocuk gönderilir, işli yaptırılırdı. 
Doyulurmuydu o lezzete bilmem ama sıcak işlilerin üstü acı yağla yağlanarak, torba yoğurdundan da kesekli bir çalhamayla öyle bir yenilirdi ki sormayın..
Ekmek etme hamarat Yozgat kadınlarının en zahmetli ve panik durumlarından biriydi. Daha önce gündelik öndüçü yapılarak karşılığında eleman (Ekmekçi ve evirici) temin edilerek organizasyonlar yapılırdı. 
Günler öncesinde dokküler havluya çekilir, aktarıla aktarıla kurutulurdu. 
Küllenin deliği temizlenir, itâ ve elekler hazırlanırdı. Çökelik ve yoğurt sularından teştlerde unlar hamur yapılıp yoğrulur, sabah namazından önce beziler alınır, göz kararı eşitlikler sağlanarak ufraların içinde muhafaza edilirdi. 
Namazla birlikte günlükçü kadınlar gelir, tandırın yanına yığılmış dokkülerin yanına evirici kadın konuşlanır ve randımanlı bir çalışmayla ekmek etme organizasyonu başlardı. 
En çok ve en verimli ekmek yapma zamanı sabah ezanı ile kuşluk vakitleri arasındaydı. 
Kuşluk vaktinden sonra komşular işli yapsın diye kimi domatesli biberli iç, kimi patetesli salçalı iç, kimi yumurta, kimi guvermiş çokelik, kimi değişik karışımlardan farklı miktarlarda içler hazırlayarak çocuklarını ekmek edilen tandır evine işli yaptırmaya gönderirlerdi. 
Bu durumlar ise ekmekçileri iyice avara ederdi. 
Yapılan ekmekler geçgerelerle hazın evine çekilir, üst üste istif edilirdi. 
Dağ gibi ekmek yığınları olurdu. Yufka ekmek olduğu gibi tek başına bir lezzetti. Mübarek insana o kadar çok yemek yedirirdi ki, bölge insanlarının hepsi babayiğit ve tavlıydı.
Ekmek etme işi yatsı ezanına kadar devam ederdi. Yatsı ezanıyla birlikte günlükçü kadınlar düşmanıyın ömrü bu kadar olsun, güle güle yiyin diyerek samimi dualarla bereketli damdan ayrılırlardı. 
Büyük bir umurun altından kalkmış, mutlu ve umutlu ev hanımı büyük bir dertten kurtulmuş, ağır bir yükün altından yüzünün akıyla çıkmış naz karışımlı bir ifadeyle  iki gün yerinden kalkmadan uyurdu. 
Ekmek etme işi zor, zahmetli ve mecburdu. Bize ne kadar mutluluk verirse, her kadınada o kadar endişe ve panik yaratırdı.