Kişisel sınırlarımızı ne kadar koruyabiliyoruz?
Başkasının kişisel sınırlarını ne kadar gözetiyoruz?
Haddimizi biliyor muyuz?
Haddini aşana haddini bildiriyor muyuz?
Bırakın bu soruları kendisine sormayı onları oldukça sert bulacak pek çok insan tanıyorum. Özellikle bizim gibi bireyselleşmenin geç yaşlarda olduğu veya hiç olmadığı kültürlerde kişisel sınırlardan bahsetmek bencillik ya da kibir gibi algılanabiliyor.
Aman ayıp olmasın, aman kalbi kırılmasın, aman beni yanlış anlamasın, aman kibirli olduğumu sanmasın diye diye herkesin bizim hayatımız hakkında konuşma, yorum yapma hakkı varmış gibi hareket ediyoruz. Tabii biz durur muyuz? Bize karışıldıkça, bizim sınırlarımız aşıldıkça biz de başkalarının sınırlarını aşma hakkını kendimizde buluyoruz. Çünkü alışıyoruz. Kimse birbirinin haddini bildirmedikçe kişisel sınır ihlalini normalleştiriyoruz.
Herkesin hayatı, seçimleri herkes tarafından konuşulabilir sanıyoruz.
Örneğin; birinin nasıl göründüğü bizi hiç ilgilendirmez. Karşımızdaki kişinin kilosu, saçları, giyimi vs. gibi fiziksel özellikleri hakkında kişi bize fikir sormadığı sürece yorum yapmamalıyız.
“Görüşmeyeli çok kilo almışsın. Diyet ve spor yapsan iyi olur. Ben senin iyiliğin için söylüyorum. Dost acı söyler.” Tanıdık geldi mi? Hayatımızın bir yerinde mutlaka bu ifadeyi duymuş ya da söyleyen biz olmuşuzdur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Kişilerin duyguları, manevi değerleri, maddi kazancı, görünüşü, romantik ilişkileri yalnızca kendisini ve varsa sorumlu olduğu insanları ilgilendirir.
Bu türden yalnızca kişiyi ilgilendiren meseleler hakkında iyi niyetle bile olsa bize sorulmadığı sürece yorum yapmamalıyız. Eğer yaparsak karşımızdaki kişinin kişisel sınırlarını ihlal etmiş, haddimizi aşmış oluruz.
“Sana ne?”
“Bana ne?”
O kadar gerekli iki ifade ki bunlar. İkisinin de kulağa oldukça nezaketsiz geldiğini kabul ediyorum. Ama anlatmak istediğim şeyi anlam olarak en iyi karşılayan da onlar. Bu iki ifadeyi kullanmak zorunda değiliz elbet. Bunları yumuşatmak mümkün.
Kişisel sınırlarınızın aşıldığını hissettiğinizde kullanabileceğiniz birkaç örnek ifade de paylaşayım sizinle.
“Bu benimle ilgili bir mesele, tek başıma karar vereceğim.”
“Fikirlerin benim için önemli ama şu an onlara ihtiyacım yok.”
“Ne yapacağıma karar veremezsem o zaman konuşuruz. Şimdilik bu konuyu konuşmak istemiyorum.”
“Bu benim vereceğim bir karar.”
“Bu konu başkalarının fikirlerini merak ettiğim bir konu değil.”
“Yardımına ihtiyacım olduğunda mutlaka söyleyeceğim, şu an ihtiyacım yok”
Kişisel sınırlarımızı koruyabildiğimiz ölçüde kendi hayatımızın direksiyonuna kendimiz geçebiliriz. Aksi halde direksiyonu etrafımızdaki insanlara teslim ettik demektir. Bu da kendi hayatımızı değil başkalarının hayatını yaşadığımız anlamına gelir.
Her yetişkin sağlıklı birey ailesinden ve diğer yakınlarından hem fiziksel hem de duygusal olarak kişisel sınırlarla ayrışmış olmalıdır. Aksi halde sağlıklı ilişkiler kurması da mümkün olmayacaktır. Böyle birinin huzurlu ve mutlu bir hayat yaşaması da neredeyse imkansızdır.
Kişisel sınırları çizebilmekte “hayır” diyebilmenin de çok önemli bir yeri var. Fakat bu konuya başka bir yazımda değineceğim.