Rahmetli Doğan Cüceloğlu’ nu herhâlde ülkemizde tanımayan yoktur. Onun çok kıymetli eserlerinden biri olan “Öğretmenim Bir Bakar mısın?” kitabının bir bölümünde şöyle bir mektup yer alıyor:

“İlkokul öğretmenim M.S. adı hem aklımın hem de kalbimin başköşesinde yer etmiş bir kişi, tanıdığım ilk büyük insan ve masalımın kahramanıydı…

Onu görür görmez çok sevdim. Etrafımdaki diğer büyükler gibi değildi. Saçlarımı ilk o okşadı, bize her zaman maneviyatı aşıladı.

Bize hiç unutmadığım bir oyun öğretti. “Her gece uyumadan oynayın.” derdi. Oyun şuydu: “Yastığa başınızı koyunca yanınıza bir polis abi gelsin. Bugün ne yaptın, arkadaşını üzdün mü, başkasının eşyasını aldın mı, hiç yalan söyledin mi vb. sorular sorsun. Ama kimse yalana kaçmasın! Sorulardan birinin cevabı evetse, hemen sabah bunu düzelt. Tüm soruların cevapları hayırsa mışıl mışıl uyu.”  derdi.

O zaman 6 yaşındaydım, şimdiyse 36 yaşındayım ama adının vicdan olduğunu sonradan öğrendiğim o polis abiyle konuşmadan hâlâ uyuyamıyorum…

Öğretmenimin el yazısı çok güzeldi. Onu hep hayranlıkla seyrederdim. Bugün hâlâ sadece el yazısı yazabiliyorum. Bir türlü düz yazı yazamadım, çünkü ben onu hiç unutmadım, unutmayacağım! Onu rahmet ve minnetle anıyorum! İlk aşkım, sevgili öğretmenim! Mekânın cennet olsun…”

Çocuklarımızı yetiştirirken onların zekalarını geliştirmeye dönük çalışmalar yapmamız elbette çok elzem. Bilgi, beceri ve yeteneklerini destekleyecek şekilde bir eğitimden geçerek; donanımlı birer yetişkin olmalarını istememiz de çok normal ve gerekli. Fakat bunların yanı sıra hatta daha önünde gelmesi gereken bir mesele var ki o da değerler eğitimi.

Değerler eğitiminin nasıl bir yaklaşımla ele alındığı da çok önemli. Korkutma ve ceza üzerine kurulu, otoriter, denetimsel bir değerler eğitimi çocuğun yalnızca korktuğu zamanlarda iyi ve doğru olana yönelmesini sağlar. Oysa destekleyici, açıklayıcı, sevgi ve saygı temelli gelişimsel bir değerler eğitimi çocuğun dışardan herhangi bir müdahale olmadan tamamen kendi rızası-iradesiyle doğru ve iyi olanı seçmesini sağlar. Yukarıdaki mektupta bahsi geçen öğretmen işte bu gelişimsel değerler eğitimi modeliyle öğrencilerine yaklaşmıştır. Bu yüzden aşılamak istediği değer kazanım çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın varlığını sürdürmüştür. Çünkü bu yaklaşım değerleri uzun vadeli kalıcı öğrenmeler şeklinde vermeyi de sağlar.

"Kalbi eğitmeden aklı eğitmek, eğitim değildir. Vicdanlı olmadan, bilgi sahibi olmak tehlikelidir." Aristoteles.

Bugün kişisel hayatımızda ya da dünyada gördüğümüz pek çok büyük kötülük zekâsıoldukça gelişmiş fakat vicdanı kör kalmış bireyler tarafından gerçekleştiriliyor.

Sözüm meclisten dışarı ama kendimizi eleştirmemiz gereken bir konu var. “Okumuş ama insan olamamış.” derler ya hani halk arasında. İşte biz başarı, kariyer, para uğruna çocuklarımızı tam da böyle yetiştiriyoruz. Sanıyoruz ki çocukken vermediğimiz değerler sonradan çok kolay kazanılabiliyor. Şimdi ders çalışsın da dürüstlük, saygı, vicdan, merhamet gibi değerleri sonra da kazanır nasılsa diye bakıyoruz. Kıymetli ebeveynler, çok ama çok yanlış bakıyoruz.

Eğer dünyadaki kötülüklerin azalmasında biz de bir pay sahibi olmak istiyorsak, o televizyonda izlediğimiz dünyada olan acı olaylar karşısında çok üzülüyor ve elimizden bir şey gelmiyor gibi düşünüyorsak yanılıyoruz. Değerleri olan vicdanlı çocuklar yetiştirmeyi başarırsak uzun vadede bu acıların en azından azalmasında payımız olacaktır. Kötülüklere üzülürken lütfen böyle güçlü bir payınız olduğunu unutmayın.

Eğitimci yazar Bahar Eriş’ in de dediği gibi “Dünyanın üstün zekadan çok vicdanlı zekaya ihtiyacı var.”