Sosyal devletçilikte sosyal barışın sosyal adaletin ekonomik hayatta aktif rol almasıyla başlayan meşru bir görev anlayışıdır. Bu devletçilikte cumhuriyetin nitelikleri öne çekilmiştir.
Temel ilkelere dayanan milli demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olmak ise cumhuriyet niteliklerine eş değerde olsa gerek. 
Sosyal devletçilikte kişilerin huzur ve refahını tarih altına alan özel teşebbüslerin ise güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını ön gören çalışan emekçinin ise insanca yaşaması hayatlarının kararlılık içinde gelişip güçlenmesi için sosyal iktisadi ve mali tedbirler alarak emek haklarını koruyan, bunlardan kaynaklanan milli gelirin adalet içinde dağıtılmasını sağlayan versiyonları içermesi gerekli sayılsa gerek.
Bu sosyal ilkelere dayalı sosyal devlet anlayışı devletin yapısında sonrada yerel yönetimler yapısında varmıdır acaba. Bunu sorgulamak vatandaşların ise asli görevidir. Devletteki sosyalliğin sadece ve sadece yasalarda bulunduğu ve hayata aktarılamadığı kanaatindeyim. Devlet ve millet bütünlüğünde barışı ve adaleti ele aldığımızda devlet erkanının hiçte barıştan yana olmadıkları gözlemlenmektedir. Devletin başının kamçılayıcı amaçları barışa ve adalete ters düşerek halkı savaşa kine  gareze yöneltmektedir. Bu ise ülke bütünlüğü için çok tehlikeli olsa gerek. Buna gelir dağılımındaki adaletsizlikleri de katarsak ülke bütünlüğü son derece kötü seyreder. İşçinin emekçinin hakkını hukukunu alıp gerekli görülenlerine pay etmezseniz sosyal devletçilikte hükümet olma eğilimini gösterememişsiniz demektir. Vatandaşın insanca yaşam hakkı, fakirin yoksulun temel hak ve hukuklardan yararlanabilmesi şu günkü devlette var mıdır . Kimler ne denli insanca yaşıyor. 
Borçların kredi kartlarının, protestoların,icraların yoğunluk olduğu ülkede insanca yaşamadan söz edilebilir mi? Bunun adı sosyal devletçilik anlayışı olur mu ? Kömür, odun iaşe yardımlarıyla beslenmek istenen bu fertler acaba nereye kadar gidip köklü çözümler nereye kadar olacak işi aşı olmayan bu fertler nereye kadar yardımlara itilecek özel teşebbüslerce çalışan emekçilerin işi de aynen böyle seyretse gerek asgari ücretle çalışan emekçilerinde yoksullaştığı ekonominin çok fazla süratle ilerlediği, pahalılığın üst noktalarda seyrettiği ülkede asgari ücretin hiçbir şeye ulaşmadığını anlamaktayız. 
Yine bununda sosyal devlet anlayışından hiçbir alakası yoktur öyleyse sosyal devletçi şekilde geçirilmemiştir.
Sosyal devletin oluşumu yerel yönetimlerde de aynı nüks etmektedir. Önümüzdeki günler bu devletçilik anlayışı ile bağlantılar kurup kalemimde aktaracağım.