ON sekiz yıldan beri ülkemiz yönetiminde bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı “Sağlıkta reform” adıyla başlattığı çalışmalar neticesinde Sosyal Güvenlik alanında yaptığı atılım ve Şehir Hastaneleri projeleri “sağlıkta devrim” diyerek adlandırmış, gelin görün ki halk hastanelere gidemez duruma geldi. 
Ülkemizde ilk Covid-19 vakasının görülmesiyle birlikte bırakın rutin Doktor kontrollerini, yatağa düşmeden hastaneye bile gitmeyen insanlar tanıyorum.
Küresel salgın döneminde her ne kadar hükümet tarafından çeşitli tendirler açıklansa da Bağkur, SGK primlerini ödeyemeyen vatandaş, hastaneye gittiğinde borcu yüzünden Doktor randevusu alamaz, reçete dahi yazdıramaz hale gelmiş ve halkımız çareyi aktarlarda arar olmuştur. 
Reçetesiz ilaç satışının yasaklanmasıyla birlikte kendi derdine kendince çözüm bulmaya çalışan insanların birçoğu hayatlarını riske atarak, internet üzerinden hastalığıyla ilgili araştırma yapmak suretiyle bu hastalığa iyi gelebileceğini düşündüğü farklı bitkilerden çözüm üretiyor, deyim yerindeyse kendi reçetesini kendisi yazıyor.
Yazımın konusu ile ilgili  Eczacılarla yaptığım görüşmede, “hangi ilaçları parayla alabilirim?'' Sorusuna yanıt olarak; “vitamin grupları, krem ve benzer ürünlerin dışında hiçbir ilacı reçetesiz veremiyoruz!” . 
Bir yıl öncesiyle kıyasladığımızdaysa; işlerinin hiçte iyi gitmediğinden bahsediyor ve hemen yanı başındaki baharatçı dükkânını göstererek; halk doktora gidemediği için, reçetesiz ilaç satışımızın yasaklanmasıyla birlikte millet deva için aktarlara yöneldi. Bir başka Eczacı ise sıkça karşılaştığı sorunlardan birini şu şekilde sorguluyor; kendi halkımız SGK’ya borçlu olduğu için sağlık hizmetinden yararlanamazken, Suriyeliler her türlü sağlık hizmetlerinden yararlanmakta, bu yüzden halk şifalı otlarla tedavi yöntemi uyguluyor, ne kadar fayda sağlıyor? Onu bilemem.    
Iraklı bir mülteci ise Suriyelilerin kendilerine göre daha ayrıcalıklı olduklarını anlatırken aynı dertten muzdarip, “biz Iraklı mültecilerin tedavi masrafları Türk devlet tarafından ödenmiyor, Suriyeli Mültecilerle aynı kaderi paylaştığımız halde tıpkı Sosyal güvencesi olmayan Türk vatandaşlar gibi sosyal yardımlardan ve Doktor,  Hastane, ilaç  gibi hizmetlerden yararlanamıyoruz!''
Aktarlarla yaptığım görüşmede; işlerinin oldukça yoğun olduğunu belirterek; “eskiden mevsimsel bitliler, baharatlar satarken şimdilerde ise halk adını bile telaffuz edemediği şifalı otlar, bitkiler talep ediyor, kendilerince tedavi yöntemleri geliştiriyorlar. Tabiî ki talep edilen şifalı bitkilerin çoğu virüsten korunmakla alakalı. En çok rağbet gören ürünler arasında zencefil, karanfil, zerdeçal, sirke, kekik suyu, ada çayı, udıhindi başı çekmekte” diyerek sıralıyor. Müşteri profilini sorduğumuzda ise; “eskiden müşterilerimiz daha çok köylü ve kadınlardan oluşurdu, şimdi ise daha bilinçli ve okumuş makam mevki sahibi insanlar geliyor. Prof müşterilerim dahi var.''
Yozgat’ta ayın konusu; Covid19’a yakalanan Yozgat Belediye Başkanı Celal KÖSE,  neden Yozgat’ta tedavi edilmedi?
 Her türlü imkana sahip olduğu halde ülkesinden bir gün ayrılmak istemeyen, yurt dışından hekimler getirilmesine dahi rızası olmayan Gazi Mustafa Kemal ATATÜK,Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz” sözleriyle Türk Doktorlarımıza büyük özgüven kazandırmıştır. Hal böyle iken, Yozgat Belediye Başkanı Celal KÖSE Beyefendinin kendi memleketinde, kendi iktidarları döneminde yapılan ve övgülerle yere göğe sıyıramadıkları hastanelerde tedavi edilmeyip Ankara’ya sevk edilmesi, herkes tarafından yadırganmış, Ekim ayının da tartışma konusu olmuş ve Yozgat’taki hastanelerin güvenilirliği haklı olarak halk tarafından sorgulanılır hale gelmiştir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, Başta Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun silah arkadaşlarına minnettarlığımı ifade eder, aziz hatıralarına gönülden bağlılığımı ifade ederim. Ruhları Şad, Mekanları Cennet Olsun. Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Sonsuza Kadar Yaşayacaktır.