TAŞRA vilayetlerle bağlarını güçlendirmeyenler Anadolu’nun durumunu doğru tahlil edemezler.
Bu durum herkes için geçerlidir.
En çok da siyasetçiler ve bürokratlar için geçerlidir bu durum.
Devletimiz Osmanlı bile iktisadi olarak güçsüz düştüğü için Anadolu’yu ve Arap coğrafyalarını ihmal etmişti.
İmarda, eğitimde, sağlıkta geride kalan bazı Arap bölgeleri, İngiliz veya Fransız işgaline pek ses bile çıkarmadılar.
Hükümdarımız Abdülhamid Han görevde olduğu dönemde, Anadolu’nun bu durumun gördü ve bu coğrafyalara sahip çıktı. Anadolu’yu yeniden imar etmek için yollar, köprüler yaptırdı.
İstanbul’daki Sultan-Halife unutulmasın diye nişane olarak saat kuleleri diktirdi.
Anadolu’daki çocuklar okusun diye okullar açtırdı.
Allah ondan razı olsun…
Bu konuya nereden geldim, nasıl girdim bilmiyorum. Önceki gün bir siyasi partinin toplantısına katıldım.
Toplantıya genel merkezden katılan bir siyasetçi, il yöneticilerini birazcık sorgulamaya çalıştı.
Önce toplantıya Yozgat’tan katılan kadın sayısını eleştirdi ‘kadınlar çok önemli’ demeyi ihmal etmedi.
Sonra toplantıya katılım sayısının düşük olduğundan dertlendi.
Kendince haklıydı lakin Anadolu’dan, taşradan habersiz olduğu için durumu kavrayamıyordu.
Burada o insanların hangi şartlarda politika yaptığını, hangi riskleri göze alarak siyaset içine girdiğini zannederim pek bilmiyordu.
Anadolu’da kadınların cemiyet hayatında karşılaştığı güçlüklerden de bir haberdi.
Kendi teşkilatından örnek veriyordu, lakin kendi teşkilatı ‘Çankaya’ idi.
Ülkenin ve devletin merkezi yani…
Demem o ki taşradaki yaşantıyı, gelişmeleri, ekonomik ve sosyal durumu iyi izleyemeyenler, doğru okuyamayanlar yanılırlar.
Anadolu insanının ticareti, sağlığı, eğitimi, ekonomisi ne durumda bunlardan haberdar değilseniz sıkıntıda ve yanlıştasınız.
DÜŞÜN DE…
Buralarda bir laf vardı: “Düşün düşün de kendini düşün” derler. Hakikaten doğru bir laftır. Bazen şöyle bir bakarsınız dünün hasımları, bir saatte hısım olmuşlar.
Dün kavga edenler bugün anında barışmışlar.Dün size karşıdaki adamı kesen, gammazlayan bugün onunla aynı masaya oturmuş. Geçtiğimiz günlerde benzer bir durum yaşadı birisi. Kendisi duruma şaşırsa da ben hiç şaşırmadım. Daha önce de uyarmıştım kendilerini. Meselenin içine çok dalmamaları ve kıyıdan gelişmeleri izlemelerini söylemiştim. Düşüncemizde haklı çıktık yine. Seçim sürecinde de birilerinin gazına gelenler, kılıç çekenler ve şövalyeliğe soyunanlar bugün gemi forsalarına döndüler. Hindi gibi düşünüyorlar.
Kullanılıp bir kenara atılmış gibi oldular.
Demem o ki sonuna kadar idealist olmalıyız. Lakin birilerinin şahsi mesele ve sıkıntılarına malzeme olmayın. Kimse sizi tuzluk ve biblo gibi de görmesin.
Acep anlatabildim mi, bilemiyorum.
Havalar da ısınmadı gitti değil mi?
Haydi selametle…