YOZGAT’ta bulunan Çamlık Milli Parkı son zamanlarda doğa yürüyüşleri için tercih edilmeye başlandı.
Çevre illerimizden gelen gruplar her sene kış aylarında düzenli olarak doğa yürüyüşleri gerçekleştiriyor.
Başlangıç olarak çevre illerimizdeki insanların burayı keşfetmesi ve rotalarına eklemesini olumlu buluyorum.
Bunun gibi faaliyetlerin artırılması ve çamlığın bu sayede ön plana çıkması ilimiz için bir avantaj olacaktır.
Lakin buraya gelen grupların da ihtiyaç duyacağı şeyleri onlara sunabilmemiz şarttır.
Bu manada önceki yıllarda çamlık içerisine açılan restoran, üst taraftaki kafeterya ve tabiat parkının içerisindeki kafenin önemi ortaya çıkıyor.
Bu üç işletme de bu amaçlarla inşa edilmişti.
Gelinen noktada ne durumdalar açıkçası ben de tam olarak bilemiyorum.
Ancak insanımızın hafta sonları küçük ve şirin göl kafeye çıktıklarına şahitlik ediyorum.
ENGEL OLMAMALI
Gerek Yozgatlı gerekse dışarıdan gelecek misafirlere inşallah bürokratik engellemeler ve yasaklamalar konulmuyordur.
Geçtiğimiz günlerde çamlıkta kamp kurmak isteyen dağcılara izin verilmediği yönünde bir duyum almıştım.
Kamp yapmak isteyenlerin dağcılık sporuyla uğraşan, lisanslı ve bu işi profesyonel manada icra eden isimler olduğunu öğrendim.
Kamp için kendilerine izin verilmeyince sanırım rotalarını farklı bir yere çevirmişlerdir.
Bir daha da Yozgat’a gelirler mi bilmiyorum.
Ancak izin işini halledip, çamlıkta kamp kurabilmişlerse şayet o zaman da memnuniyetimi ve yetkililere teşekkürlerimi bildiririm.
Evet, çamlık Yozgat halkının bahçesidir.
Bizim nazarımızda Türkiye’de de, Yozgat’ta da başka çamlık yoktur.
İyi korunması, gelecek kuşaklara miras olarak bırakılması gerekmektedir.
Bunlar yapılırken tamamıyla kullanıma kapatılması, kısıtlanması, yasaklayıcı zihniyetin ön plana çıkması doğru değildir.
Hafta sonu Kırşehir’den gelecek ekip, yine çamlığımızda doğa yürüyüşü gerçekleştirecek.
Umarız bu kafilelerin sayısı artar ve özellikle kış aylarında doğa yürüyüşçüleri, doğa fotoğrafçıları, dağcılık sporuna gönül verenlerin uğrak merkezi olur.
KAYBETTİKLERİMİZ
Kaybetmeye devam ettiğimiz şeylerden bir tanesi de meslek ahlakı.
Bu konuyla ilgili kıymetli akademisyenler Recep Temel ve Türker Göksel bir eser hazırlamışlar.
Sahi, günümüzde mesleğimizi iyi yapıyoruz da ahlaki boyutunda da iyi miyiz?
Vicdanımız onay veriyor mu?
Meslek ahlakı, helali haram yapmanın önüne geçen, engelleyen bir ilaç gibidir.
Mesleğinizin ahlaki boyutunu bir kenara attığınız zaman icra ettiğiniz mesleğinizden elde ettiğiniz kazancınızı belki de harama çevirmiş oluyorsunuz.
Sanırım bu konuyla ilgili benim fazla konuşmam yerine, ilgili eseri okumak daha faydalı olur kanaatindeyim.
HAVADA UÇUŞUYOR
Memlekette yine ‘üstad’, ‘sanatçı’, ‘uzman’, ‘profesyonel’, ‘araştırmacı-gazeteci’ gibi kavramlar havada uçuşuyor.
Girdiğim bazı ortamlarda şahsıma da bu tür yakıştırmalar ve güzellemeler yapılıyor ve ben rahatsız oluyorum.
Kendimi kötü hissediyorum.
Lakin güzelleme yapanlar bunun farkına bile varmıyor.
Önce insan olmak ve ataların verdiği ad ile anılmak gerekiyor.
Saydığımız unvanları alabilmek için ise gerçekten alınteri dökmek, gözünüzü bozmak, yıllarca ilim ile meşgul olmak gerekiyor.
Aksi durumda yurdum insanının hepsi ‘artist’ oluyor.
Haydi selametle.