BAZEN sosyal medya dediğimiz dünyayı terk etmek istiyorum. Hiçbir hesap kullanmamak, hiçbirinde bulunmamak bence gayet faydalı.
Maalesef günümüz dünyasının bir parçası olan sosyal medyayı, işimiz gereği terk edemiyoruz.
Günümüzde bilgi paylaşımı buradan yapılıyor. Resmi görevi bulunanlar, siyasiler, sanat adamları buradaki hesaplarından açıklamalarda bulunup, görüş bildiriyorlar. Bu açıdan terk etmek zor oluyor.Bu sosyal medya içerisinde bir de trol dünyası var.
Milleti birbirine düşüren…
İki samimi ahbabın kavga etmesine vesile olan…
Topluma alabildiğince bilgi kirliliği yayan…
Bu trol dünyasını sıkı sıkı takip eden isimler var.  Adamın sosyal medya hesabında bir tane dahi takip ettiği resmi hesap söz konusu değil. Lakin farkında olmadan ne kadar sahte ve trol hesap varsa hepsini takibi altına almış.
Dolayısıyla konuştuğu her cümle boş ve gerçek dışı, iddia ettiği her şey yalan olma durumuna düşüyor.
Belirli bir entelektüel düzeye sahip olmayanların, birinci sığınağı burası olmuş durumda.
Herhangi bir konuda görüş belirteceği zaman, eline telefonunu alarak, trol hesabın paylaştığı fotoğrafı, yazıyı veya belgeyi sallıyor.
Kargaların dahi güldüğü işler bunlar…
Bundan dolayı aklı başında olan her insanı, trol dünyasının parçası olmuş insanlardan uzak durmaya davet ederim.
Sosyal medyalarınızdan bu isimleri uzak tutabilirsiniz.
Onlarla herhangi bir ortamda tartışmaya ve fikir münakaşası yapmaya asla girmeyiniz.
Onlar yalancı bir dünyanın içine karışıvermiş durumdalar.
Trollerden ve trol hesaplardan uzak durmak şart…
Korkarım önümüzdeki yıllarda bazıları oruçlarını dahi trol hesabın verdiği saatlere göre açacak…

NE BEKLİYORDUNUZ?

Bir takım beklentiler oluşmuş ve harekete geçilmesi bekleniyor. Lakin karşıda öyle bir kıpırtı ve hareket söz konusu değil.
Yani her şey stabil…
Şaşıranlar oluyor ve duruma hayret ediyorlar. Lakin diğerleri şaşıranları dürtüyor ve uyarıyor: “Böyle olacağını zaten biliyorduk da işte yine de gereğini yaptık”
Öbürü de cevap veriyor: “Kardeşim temelli de bu kadar olacağını beklemiyorduk, bileydik gereğini yapmazdık”
Beklentiler boş kalınca sataşacak insan arıyorlar, lakin bulamıyorlar. Harekete geçmesi gereken ise fırsat buldukça onlara cevap veriyor ve şöyle sesleniyor: “Bu işler bildiğiniz gibi değilmiş, kusura bakmayın, bizim yapabileceğimiz en fazla buymuş”
Şaşkınlık kat kat artıyor ve yine mırıldanıyorlar: “Yahu nasıl olur, böyle iş mi olur, öbürleri böyle mi yaptı?”
Diyaloglar uzayıp gidiyor…
Lakin sonuç değişmiyor…
Her şey stabil…
Sabah yerinden hareket ediyor, gözlerden uzak bir şekilde günü tamamlıyor ve sessizce başka bir konuma geçiyor…
Öbür taraflarda bu işlerin kurdu olmuş isimler, durumdan gayet memnun.
Hemen pozisyonlarını değiştiriyorlar, farklı düzen almaya başlıyorlar. Bazıları gülüyor ve “İşte yine bizim dediğimiz gibi oldu, düzen değiştirmek kolay mı?”
Bu işin sonunun nereye varacağını ise bazıları kestiremezken, bazıları geçmişten hatırlıyor.
Haydi selametle…