Soğuk bozkırda yanağımı otobüs camına dayamış, kulaklıktan Neşet Ertaş dinliyorum.
Bu yazı öyle şekillenmişti…
Bugün yine o soğuk bozkırda, otobüs camına yanağımı dayayarak yoldayım…

Altı yıl oldu aramızdan ayrılalı ‘Aydost’ diye eline aldığı sazını iki yıl önce duvarına astı bir daha eline almamak kaydıyla.

Abdallık geleneğinin son ve en büyük temsilcisi Neşet Ertaş altı yıl önce hakka yürüdü aramızdan.

Onu anlatmak, onunla ilgili söz söylemek her babayiğidin harcı olmasa da bozlaklarla, türkülerle büyüyen bir Anadolu çocuğu olarak o eli öpülesi ancak yaşadığı süre boyunca kimseye elini öptürmeyen yüce insanı hatırlamak ve hatırlatmak istedim.

“Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana Kırtıllar köyünde geldin dediler

Babama Muharrem anama döne Dediysen Ata’yı bildin dediler” diyerek hayata gelişini özetler Neşet usta ve bu şiiri de uzar gider.
Şahsıyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenlerin bu şiirini okumaları bile kafi gelecektir.

Sazıyla ve sözüyle insan sevgisini ve yaratıcıya olan aşkını haykıran bu ulu insanın yüreğinde çoğumuzun sezemediği ve algılayamadığı bir yüce ve ilahi aşkın sırrı yer almış.

Her söylediğinin ve yazdığının kaynağını bu ilahi aşk oluşturmuştur bana göre.

Bugün günümüzde hala akademisyenler, müzikologlar, tasavvuf ilmiyle uğraşan insanlar Neşet Ertaş’ı ve eserlerini derin süzgeçlerden geçirmekte, yüzlerce sayfalık makaleler ve ilmi yazılar kaleme almaktadır.

Dışlanmışlığı, ötekileştirilmeyi, aşağılanmayı iliklerine kadar yaşamış bu gönül insanı buna rağmen hiçbir zaman kimseyi eleştirme ve taşlama yoluna gitmemiş.

Fakirin, garibin ve yoksulun içinde bulunduğu buhranı.

“Ey garip gönüllüm dertli yoldaşım
Niye belli değil baharın kışın
Var mıdır sormazlar ekmeğin aşın
Zengin isen ya bey ya paşa
Fukaraysan ya aptal derler ya cingan haşa”

Dizeleriyle ‘Dertli Yoldaş’ isimli eserinde en iyi şekilde izah etmiştir sanırım.
Neşet Ertaş’ı anlatmak da zor, dile getirmek de.
Son olarak onca zor ve buhranlı sürdürdüğü hayatında kendisine teklif edilen ‘Devlet Sanatçısı’ unvanını da reddederek halkın ozanı olduğunu belirtmiştir.

Yine bu tutumu da bugün kişisel çıkar ve ikballer uğruna onca takla atan insanlarımız ve politikacılarımız için örnek olarak gösterilebilir.

Bir dönem unutulan ve hafızalarımızdan silinen bu büyük ozana sahip çıkan ve ‘Altın yere düşmeyle pul olmaz’ felsefesiyle ona sahip çıkıp onu tekrar ülkemize kazandıran isimler vardır ki onlara da ülke olarak teşekkür etmemiz gerekir sanırım.

Öyle ki Neşet Ertaş’ı tekrar Türkiye’ye getirerek eserlerinin telif hakkını alan ve konserlerle büyük ozanı yeniden halkla buluşturan Hasan Saltık bu isimlerin başında gelir.

Hasan Saltık’ın yanı sıra Neşet Ertaş’a en çok değer veren ve sahip çıkan isimlerin başında Yozgatlı sanatçılarımız gelmektedir.

 Ertaş’ın yaşamı boyunca dizinin dibinden ayrılmayan hemşerimiz Bayram Bilge Tokel yayınladığı albümlerinde onun türkülerini seslendirdiği gibi onun hayatını anlatan bir de kitap yazmıştır.

Bunun yanı sıra yine hemşerimiz Mustafa Tatlıtürk’te sazı ve sözüyle Neşet Ertaş’ı kendisine örnek almış. Müzik çizgisini ve anlayışını Neşet Ertaş ile özdeşleştirmiş kıymetli bir ozanımızdır.
YENİDEN…
*Yeniden anket sonuçları yayınlanıyor.
*Adaylar yeniden esnaf ziyareti yapıyor.
*Bir parti yeniden seçim stratejisi kuruyor.
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN

*Yozgat’a tanzim satış isteyen vatandaşı.

*Alışverişlerini kilo ve adet sayısına düşüren vatandaşı.

*Vatandaşa bez torba dağıtan adayı.