Bir zamanlar en az 10 bireyin ikamet ettiği evlerdi onlar.
Bugünkü gibi bireyselleşme, içe kapanmanın söz konusu olmadığı yıllar…
Baba ve anneyle, amca ve yengeyle aynı evin, aynı hanenin paylaşıldığı yıllar…
Ortaya konulan tek bir geniş tasa kaşık sallanılan yıllardan bahsediyorum.
Yozgat’ın kır nüfusunun kalabalık olduğu seneler…
Yozgat’ın lafta değil, gerçekte Türkiye’nin önemli tarım bölgelerinden olduğu yıllar.
Bugün Türkiye’de ve Yozgat gibi Anadolu kentlerinde böyle bir aile yapısı kalmadı.
İl merkezinde dahi müstakil evlerimizi kooperatif dediğimiz yapı aracılığıyla apartmanlara ve sitelere teslim ettik.
Apartman kavramını dahi artık beğenmez olduk ve yabancı isimlerle kendimize yaşam alanları! Oluşturduk.
Geçtiğimiz ay bir köye yolum düştü ve bir köy evinin içine girdim.
Ev sakinleri zaten il merkezinde ikamet etmiş ve yakın zamanda da hayatlarını kaybetmiş.
İki katlı ev bugün yalnızlığın zirvesini yaşıyor…
Geçmişte 15 kişinin sığındığı çatı, o kalabalığın yükünü çekmiş ama yalnızlığın yüküne dayanamadığı her halinden belliydi.
Tahta kapılardaki kilitler pas tutmuş, lambada titreyen alevler tamamıyla sönmüş, raftaki siniler ölüp gitmiş bir pehlivanın yıllar önce aldığı bronz madalya gibi solmuş bir vaziyette beklemeye koyulmuş.
Köyde yetişip-büyümediğim için birçok aletin ismini ve işlevini tam olarak anlayamasam da bende uyandırdığı hissiyat bunlar oldu.
Artık saçkı ve samanların yanmadığı tandır, en son tüttüğü günlerin isiyle duruyor…
Yozgat’ın köylerindeki bu evler artık yılın belli dönemlerinde kapısı açılarak günübirlik, haftalık veya en fazla aylık kullanılıyor.
Sonrasına ise hepsinin kapısına kara kilitler vuruluyor.
Boşalan köylerimizde,  yalnız kalan evlerimizin birçoğu belki 20 yıl sonra tümden yıkılacak.
Tarihimizde, edebiyatımızda ve sosyal hayatımızda önemli bir yeri olan köy odaları zaten yok olmak üzere.
Ayakta kalan köy odalarımızı gelecek kuşaklara aktarmak adına, ilerleyen yaşına rağmen kıymetli Yusuf Karakaya Hoca bir çalışma yürüttü ve köy odalarımızı kitaplaştırdı.
Onun dışında köy hayatımızı ve köy evlerimizi koruma-kollama ve gelecek kuşaklara aktarma adına yapılan ciddi bir çalışma söz konusu değil.
Son yıllarda başta TKDK olmak üzere bazı kurumlar Yozgat’ın kırsal turizmiyle ilgili analizler ve çalışmalar yürütüyor.
Raporlar hazırlanıyor.
Saha çalışmalarında envanterler belirleniyor.
Neticede ortaya somut eserler koyamıyoruz.
Bugün Ege’nin köy ve kasabalarındaki yapılar ve kültür varlıkları korunuyor.
Bursa, Cumalıkızlık Evleri’yle meşhur bir ilimiz.
Eskişehir’e her giden muhakkak Odunpazarı Evleri’ni ziyaret ediyor.
Nevşehir’de turistler ilçeleri ve ilçelere bağlı belde ve köylerdeki tarihi konakları ve doğal güzelliği ziyaret ediyor.
Yozgat’ın kırsalında bulunan köy odaları ve evler ise ören oluyor…
İl merkezindeki konaklarına ve estetik yapılarına sahip çıkamayan Yozgat, kırsaldaki köy odaları ve estetik yapılarına da sahip çıkamıyor…
Haydi selametle…
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN
*Yaz döneminin sonuna gelinirken halen bitirilemeyen il merkezindeki bazı projeleri.
*Yaz döneminin sonuna gelinirken halen yoluna asfalt bekleyen bazı mahalle sakinlerini.