Kıymetli hemşerilerim, çalışma yaşamında işçi ve işverenler uyum içerisinde çalışmalarını sürdürürken, bazen ihmaller zinciri olarak, bazen istemeyerek de olsa, işçinin vücut bütünlüğünün zarar görmesi ya da ölümü ile sonuçlanan bir takım kazalar yaşanmakta, bu durumda işçinin iş gücü kaybı yaşanmakla birlikte, işverenlerimiz de çeşitli yaptırımlara maruz kalmaktadırlar. Bu hafta sizlere bir okurumuzun sorusu üzerinden iş kazası kavramını kısaca anlatmaya çalışacağız.
Soru: İyi çalışmalar diliyorum. Babam ….. fabrikasında işçi olarak çalışıyordu, sabah fabrikaya ait servis ile işyerine giderken servis aracı kaza yaptı ve kendisini kaybettik. Aradan yaklaşık 3 ay gibi bir zaman geçti. İşverene başvurduğumuzda aracın kendisine ait olmadığını, kiralık olduğunu ve kendisinin yapacak bir şeyi olmadığını söylüyor. Bizim bu durumda yapmamız gereken işlemler nelerdir?
Cevap: Okurumuzun kendisine ve ailesine öncelikle başsağlığı, babasına da Allahtan rahmet diliyorum. Okurumuzun verdiği bilgilere göre, işçi olarak çalışan babasının, işverenin servis aracı ile işyerine giderken geçirdiği kaza sonucunda vefat ettiği anlaşılıyor. Bu durum 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde bir iş kazası mıdır yoksa başka bir kurala mı tabidir dilerseniz bu soruyu yanıtlayalım.
6331 sayılı Kanunda iş kazası; İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanmlanmıştır. Bu kanunun 14. Maddesinde işverenlerin bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutacağı ve iş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk edeceği yazılmış bulunmaktadır. Bu bildirimi yapmayan işverenler idari para cezası yaptırımı ve SGK tarafından resen yapılan işlemler ile iş kazasına uğrayan kişiye yapılacak ödemeler ve tazminatların karşılanması gibi birçok yaptırımla karşı karşıya kalacaktır.
5510 sayılı Kanunun 13. Maddesi ise iş kazasını daha detaylı bir biçimde değerlendirerek, hangi hallerin iş kazası sayılacağını ayrıca açıklamıştır. Buna göre iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.
İş kazasının genel olarak sigortalı olarak çalışanların işverenleri tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesi zorunludur. Burada süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir.
Bu doğrultuda okurumuzun babasının işyerine gidişi esnasında geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda ölmesi şeklinde gerçekleşen olay, Kanunun 13-e. Maddesi uyarınca bir iş kazasıdır. Soruda yazıldığı üzere, bu servisin işverene ait olmaması, kiralama veya başka bir yolla işverene hizmet veriyor olması da aynı sonuca varmak açısından yeterlidir.
Gerçekten de Yargıtay’ın bu konuda yakın tarihte vermiş olduğu bir karar konuyu tam anlamıyla aydınlatıcı bir niteliktedir. Yargıtay’ın 21. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2013 tarih ve 2013/6368 Esas numaralı kararında “İşverenin işinin görülmesi için sigortalıların işin görüleceği yere emniyetli ve güvenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri işverenin yükümünde olan bir sorumluluktur.. İşveren bu görevini kendi araç ve işçisiyle yapabileceği gibi başkasına ait araç ve işçi ile de yerine getirebilir. Taşıma işinin işverenin nam ve hesabına yapılması halinde diğer sorumlular yanında işverenin de işçiye karşı doğrudan sorumluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; davacılar murisinin davalılardan ……. A.Ş'nin işçisi olarak yine bu işveren tarafından temin edilen araçla taşınırken vefat ettiğinin anlaşılmasına göre, çalışanlarını işin görüleceği yere güvenli şekilde getirilip götürülme borcu olan işveren …….. A.Ş.'nin asli işleri arasında bulunan bu taşıma işini bir başkasına devretmesinin kendisini sorumluluktan kurtarmayacağı, davaya konu kazada davalı ……. A.Ş.'nin kusuru olmasa dahi asıl işveren olarak meydana gelen zarardan sorumlu olacağının göz ardı edilmesi ve bu kapsamda da hatalı değerlendirmeyle davalı …….. A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup BOZMA NEDENİDİR” denilerek işverenin bu taşıma işini kendisinin veya kiralama yoluyla yerine getirmesinin, hukuki açıdan sorumlulukta bir farklılık taşımadığına hükmedilmiştir.
Olayda işverenin hukuki sorumluluğu devam ettiğine göre, Yargıtay’ın çeşitli kararlarında değinildiği üzere, öncelikli olarak olayın bir iş kazası olup olmadığının aydınlatılması gerekmektedir. Bu nedenle okurumuzun veya diğer murislerin, işveren tarafından bir iş kazası bildirimi de yapılmadığı anlaşıldığından, Yozgat Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak, kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesinin istenilmesi, bu durumun tespiti ile iş kazasına yönelik diğer kazanımların hak sahiplerine ödenmesini istemesi gerekmektedir. Keza ayrıca murislerin mahkeme kanalı ile işveren veya kazaya karışmış olan kişilerden maddi ve manevi tazminat talepleri de her zaman bulunmaktadır.
İş kazası, sonuçları itibarı ile hem kişide, hem de kişinin ölmesi durumunda kalan kişilerde derin izler bırakan, sonuçları itibarı ile üzücü ve çalışma yaşamında tüm tarafların el birliği ile bir önleme kültürü yaratılarak çözüm bulabileceğimiz bir konudur. Bu yüzden işverenlerimize düşen bu konuda gereken tüm önlemleri almak, işçilerimize düşen ise tüm güvenlik önlemlerine ellerinden geldiğince riayet etmektir. Kazasız günler dileğiyle …