TÜRKİYE, her dönem değişik ve kritik süreçlerden geçmiş bir ülkedir.
Her dönemin kendine has güzellikleri çirkinlikleri, yanlışlıkları doğrulukları olmuştur.
Ülkeyi yöneten her siyasi iktidarın doğru ve faydalı uygulamaları olduğu gibi, yanlışlıkları da olmuştur.
Kimi dönem bu yanlışlıklar vatandaşlara ciddi sıkıntılar yaşatmış, kimi dönem hafif atlatılan süreçler yaşanmıştır.
Günümüzü değerlendirmek ise, içinde bulunduğumuz ortamdan dolayı zorlaşmaktadır.
Yani, artık eleştirel düşünmek, tenkitte bulunmak biraz zor bir hale gelmiştir.
Türkiye yeni bir seçime daha gidiyor.
Bu süreçte toplumda yine kutuplaşma yaşanıyor ve insanlar farklı kutuplara bölünüyor.
Elbette farklı düşüncelerin toplumda yer alması, çoğulculuk güzeldir ama bizde öyle mi oluyor?
Geçmiş seçimlerde laik ve muhafazakarlar olarak toplum ikiye ayrılmıştı.
Daha sonra yine evet diyenler ile hayır diyenler farklı iki kutuptaydı.
Şimdi ise bir taraf Cumhur ittifakından yana, öbür taraf Millet ittifakından.
Toplumdaki bu kadar keskinlik ve safların ayrışmasının millete hiçbir faydası olduğunu düşünmüyorum.
Birazcık kitap okuyup, yakın tarihi araştırdığınızda karşınıza çıkar.
Eskiden bu ülkede farklı kutupları bir araya getirebilecek isimler vardı.
Gazetecisi, yazarı, şairi, ozanı, fikir adamları vardı.
Bunlar, ülkede ayrışan, kutuplaşan ve millete zarar verme noktasına gelen ayrışmalarda devreye girer, havayı yumuşatır, toplumu birbirine düşmekten ve kavga etmekten uzak tutardı.
Günümüzde bence bu memleket bunun ciddi eksikliğini yaşamaktadır.
İftar sonrası çay içmek için buluşan insanlar, konu siyasete gelince çaylarını yarım bırakarak masayı terk etmektedir.
Çünkü ülkenin siyasetçileri o kadar ayrışmış, o kadar kutuplaşmış ve birbirine o kadar derin uçurumlar kazmıştır ki, halkın bir araya gelmesi mümkün değildir.
Bu durumu millet için faydalı bulmayanlardanım.
Siyasetçilerin bu kadar kinci ve kutuplaştırıcı söylemler ve politikalardan geri adım atması taraftarıyım.