Motor gürültüsünden ürken tilki hemen tarlanın ardındaki bayırı aştı.
Bu homurtulu koca makine onu iyiden iyiye korkutmuştu.
Bozkırda sinsice dolaştığını sadece gökyüzündeki ay ve yıldızlar görebilmekteydi.
Homurtulu makine önündeki başakları alt ediyor, içine alıyor ve onları adeta kelle alan cellat misali koparıp içinde biriktiriyordu. 
Bozkır yanığı yüzü ve nasırlı elleriyle tarlasının başında bekleyen adam elini cebine attı.
Gümüş gibi görünen emitasyon tabakasından bir sigara çıkardı ve ağzına aldı.
Ne tabaka orijinaldi ne de sigara…
***
Çakmağı bir müddet aradıktan sonra buldu ve sigarasını yaktı.
Açık havada ciğerinin dibine kadar çektiği sigara hoşuna gitmemişti.
İlçeye indiğinde has tütün diye sattıkları tütünden sarmıştı sigarayı.
Tütüncü ‘içimi yumuşaktır’ demişti verdiği tütüne ama sertliği gırtlağı hissetmişti.
Zaten bir haftadır içtiği tütün genzinde iyiden iyiye balgamda yapmıştı.
***
Homurtulu koca makine Karabıyık Köprüsü’nün geri ardında Bozkır’da buğday biçiyordu.
Hasat zamanı gelmiş, ilkbaharda ekilen tohumlar yeşermiş, ardından sararmış ve hasada ermişti.
İnsanda tıpkı buğday gibiydi işte.
İlk önce filizleniyor, sonra yeşerip gürleşiyor ve sonra sararıp ölüveriyordu.
Bu sene gökyüzünden beklenen rahmet kendini esirgememiş, tarlalara bir bir düşüvermişte yağmur tanecikleri.
O yüzden ekinler iyi gürleşmiş bire bilmem kaç verecekti.
***
Sigarasını içerken bir yandan biçeri takip ediyor, öbür yandan evden gelecek yemeği bekliyordu.
Biçerler Yozgat’ta gecede çalışıyor, ekin biçiyordu.
Sıra onun tarlalarındaydı.
Tarla biçilince oturup akşam ekmeği yiyeceklerdi.
Ay ışığı buna müsaitken, bozkırın akşam esen serin rüzgarları yorgun bedenleri okşuyordu.
Elini beline koydu ve düşündü.
Sattığı buğday ile petrolcünün mazot borcunu kapatabilirdi.
Gübrecinin parası da çıkmıştı.
Eh elinde kalan üç beş kuruşla da hanıma bir etek bir bluz.
Oğlana okul açılmadan kalem ile defter…
Kendine de ucuzundan bir yabanlık beyaz mintan…
Sonrada ağzının içinden mırıldandı kendince.
“Emeğim var genede derdim yatar sinede
Umut gelen senede bu senede böyle oldu”.

DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN
*Hasattan aldığı parayı mazot ve gübreye ödeyen Yozgat çiftçisini.
*Umudunu her sene harmana bağlayan gariban Yozgat çiftçisini.
*Her yıl köyden kente, kentten büyük kente göç eden umutsuz Yozgat çiftçisini.