KALABALIKTAN çekiniyor, yalnızlıktan da sıkılıyordu.
Güneş gökyüzünde gülümseyerek ışıklarını bir gül gibi oyun oynayan çocuklara ikramda bulunurken, toprak bağrında beslediği canlı varlıklara;
-Haydi uyanın, sizlere emredilenleri… birer birer yerine getirin, diye sesleniyordu adeta.
Hamdi… tekerlekli sandalyesinde annesinden yardım istedi ve küçük oğlunu da yanına alarak;
-Dışarıda gelip geçenleri ve çocukların oyunlarını seyredeyim, dedi.
Yolun kenarına kendini mıhladı. Kucağındaki oğlunu kollarıyla sararak, arada bir de yanağına parlayan yıldız öpücükleri çizerek;
-Oğlum, okula gidiyorsun. Artık kucağımda doldun taştın. Haydi, sen de git şu oyun oynayan çocukların arasına karış, sen de oyunlar oyna, dedi.
Oğlu, babasının gözlerinden içeriye süzülerek mülayim bir ses tonuyla;
-Sen neden kalabalıktan, insanlardan kaçıyorsun? dedi.
Babasının düşünen beynini, konuşan dilini adeta kilitledi. Gözlerinden akan yaşları oğlundan gizleyerek terk edip giden hanımını düşünerek inledi:
-Neden gittin? Neden arıyorum ben seni?.. Bulamıyorum... diye içten içe mırıldandı.
Karşıdan genç, güzel bir bayan geliyordu.
-İşte geliyor! Geleceğini biliyordum, dedi.
Yoldan geçen o bayana elini uzattı:
-Haydi gel, evimize gidelim, diyecekti ki, güzel hanım, Hamdi’nin uzanan eline bir miktar para tutuşturdu. Kucağında uyuyan oğlunun da yanaklarına birer gül bırakarak süzülüp gitti.
-Yine terk etti. Hani gitmeyecektin? Giderken neden güldün?... diye bulutlar üzerinden onun için yanan yürekleri seyre daldı.
Yeni yılını doldurmuş bir çocukla annesi geldi.
-Sonunda geldin. Biliyordum geleceğini. Gel yaslan böğrüme, yanan yüreğim sönsün.
Yine sana sevda türküleri söyleyeyim. İstersen bulutların arasından süzülen ayı, yıldızları anlatayım.
Yeter ki sevdamı terk etme... diyerek yarım yamalak yürüyen çocuğa gülücükler atıp, elini uzattı.
Küçük çocuğun anası koşarak çocuğunun elinden tutarak tebessüm gülleri dağıttı. Çocuğuna:
-Bak yavrum sakat!... amca, dedi. İnleyen yüreği ses vermeye başladı:
-Renkli kanatlarıyla uçuşan kelebekler... Gecenin yarısında melodi besteleri yapan cır, cır böcekleri...
Göz kapaklarından taşarak akan yağmur taneleri...
-Yanan yürekleri söndürün. Söndürün ama sahte gülücükler atarak, “Sakat!” deyip gönülleri incitmeyin...
-Küçük karıncalar!... Boyunuzdan büyük hediyelerinizle yine gelin.
-Bal yapan arılar!... Kirletilen kalplere yine şifa balları getirin. Temizlensin, şifa bulsun.
Güllerle, çiçeklerle süslensin.
Sevgi tomurcukları yine yeşersin.
-Çünkü... Dağa, taşa sığmayan O!... geliyor.
Güller serin yollara...
-Ebem kuşağı!... Ne duruyorsun?. Haydi renk cümbüşünü oluştur!
-Güzel kokular!...Yeni doğmuş bebek kokun, emek kokun, ter, toprak kokun!... diyerek gönül sancılarına ve sevdiğinin hışmına uğradı.
Uzaklardan sesler yankılanarak seher yelleriyle esti.
-Bu kafayı yedi.
Fazla yaşamaz...
Seni terk edene bu kadar yanılmaz ki.
Deli!... misin nesin?... diye cömertçe söz uçurtması uçurdular.Selam ve dua’larımla.
Seher vakti deli gönlüm yine coştu.
Nedenini bilmediğim o yaşlar.
Neden hep akar ha akar...
Penceremin demirlerine konan kuşlar.
Söyleyin beni yakıp kavuran birimi var?.
Yoksa boşunamı kabarıp coşuyorum?.
Yüreğimi kavuran ey mazlum.
Bitir çilemi ferim kalmadı.
Yada, yada. Gel yanıma ne olur.
Uzak durma...
Çiçek sulayalım güller derelim.
Sana, karşı dağlardan mor koyunların.
Ak sütlerini sunayım.
Kor ataşa gerek yok ben yandım, yandım.
Ben sana sevdalıyım “ya,hu”.
Bir orada bir burada sevdamı olurmuş?.
Yanımda kalıpta uzak durma.
Tut elimi erişemesem de.
Yalnız olmuyor gülüm yaz beni oku beni.
Bitir sevdamı “ya,hu” bittim bitir beni.
Sana varmak için yanmak lazımmış.
Yandım ,kavruldum vardır beni.
O güzelin güllerini derdir.
Yeter artık oyalama beni...
Bu gönlüm senin için yansın diyorum.
O da gidiyor onunla bununla eğleniyor.
Yoksa bu gönül delimi ne?.
Belki de aşkı sevdayı bilmiyor bu?..
Çocuk oldum hep yarım kaldı.
Seni aradım o götürdü.
Yaralı kaldım derman olmadı.
Bozulmuş bağımda sarı üzümler.
Kara oldu yaar olmadı.
Gel bana ne olur yaar ol;
Derman ol, yaren ol.
Sessizlik sevdamızı yazalım.
Kanatlı karınca olup uçalım...
Boğazımda düğümlenen düğümleri.
Çözen güllerle.
Adını hep hasret, sevda, aşk diyelim.