İçinde kitaplar, ansiklopediler olan bir evde büyüdüm ben. Çocukluğu 80’li, 90’lı yıllarda geçenler beni anlayacaktır. Gazetelerin kuponla ansiklopedi verdiği yıllardan söz ediyorum. Ben kendimi bildim bileli evimizi kitaplarla paylaştık. Okul ödevlerini, araştırmalarını bu kitap ve ansiklopedilerden yapardık. Ama kitaplarla olan mesaimiz ödevlerle sınırlı değildi. Annem, canım sıkıldığında hemen bir ansiklopedi kapar gelir, benim dikkatimi cezbedeceğini düşündüğü sayfaları açıp benimle birlikte okur, okuduklarımız üzerine sohbet geliştirirdi. Bir çocuk için müthiş bir zihin antrenmanı ve hayal gücü geliştirici.
Şimdi bir eğitimci gözüyle bakıyorum çocukluğuma ve görüyorum ki kitap okuma alışkanlığımı annemin okuma bilincine borçluyum. Kitaplara kıymet veren, onları özenle saklayan, çocuğuyla birlikte kitap okumaları yapıp bu okumalar üzerine sohbetler eden bir annenin evladı kitapları sevecektir elbette. Bu yazıyı da anneciğimin evinde onun kitaplığının tam karşısında oturarak yazıyorum. Hem yazıyorum hem de böyle bir anneye sahip olduğum için şükürler ediyorum.
Şimdi pek çok velim çocuğunun kitap okuma alışkanlığı olmadığından yakınıyor. “Peki siz okuyor musunuz?” deyince “İş güç, koşturmacadan fırsat olmuyor hocam” gibi cevaplar alıyorum çoğunlukla. Hak vermiyor değilim anne babalara. Günlük koşturmacalar, sorumluluklar, geçim dertleri derken kitap okumaya zaman yaratmak zor oluyordur eminim, anlıyorum. Fakat eğer çocuklarımızın okuma alışkanlığı olsun istiyorsak önce biz okuyacağız ve onlara model olacağız. Her gün değilse de haftada bir çocuklarımızla okuma saatleri yapıp okuduklarımız üzerine sohbetler yapacağız. 
“Kitaplar sadece okumak için değil, aynı zamanda birlikte yaşamak içindir.” diyor Walter Benjamin. Hiçbir şey yapamıyorsak çocuklarımızı kitaplıkların, kitapların olduğu evlerde büyüteceğiz. Bu vesileyle onlar kitapların daima yaşamının bir parçası olacağını anlayacak. 
Okuma alışkanlığı okuldan çok evde kazanılan bir şeydir. Kitap sevgisini aşılayacak olan öğretmenden çok ebeveynlerdir. Unutmayın! Okul evde başlar.
“Kitap zekâyı kibarlaştırır.” diyor Cemil Meriç ve devam ediyor “Hassasiyetimizle düşüncemizi ancak kendi içimizde, zihnî hayatımızın derinliklerinde geliştirebiliriz. Ama zekânın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız.”
Kitap okumak zihnimizde yeni odacıklar oluşturur, düşüncelerimizi geliştirir, ufkumuzu açar. Daha hoşgörülü biri yapar bizi. Her okunan kitap, yazarının zihnine yapılan bir yolculuk gibidir. Günlük yaşamda belki de hiç gidemeyeceğimiz yerlere kitapların içinde gidebiliriz, hiç tanışamayacağımız insanlarla karşılaşırız kitap karakterlerinde. Bir tür özgürlüktür bunun için.
Edebiyatla ilgili olan kişiler hayatı daha derinden deneyimleyip, anlamlandırabilir. İnsanı, duygularını anlamanın en iyi yollarından biridir okumak. Sadece kitapla, yazarla, karakterlerle ilişki geliştirmek değildir okumak, kendinle de daha derin ilişkiler geliştirebilmektir. Her kitap kendi zihnine, kendi duygularına da bir yolculuktur aynı zamanda.
Hem bir eğitimci olarak hem de iyi bir okur olarak sizlere bir tavsiyem var. Lütfen fırsat buldukça okuyun. En azından yatağınızın yanında bir başucu kitabınız mutlaka olsun ve uyumadan on-yirmi sayfa da olsa bir şeyler okuyun. Hem laf aramızda kitapların uyku getiren ve huzurla uykuya uğurlayan bir tarafı da vardır, benden söylemesi.
“Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu.”
Sabahattin Ali