SANKİ bizim memleketimizde bazı işler böyle oluyor.
Adeta sanki iki ileri, üç geri gidiyormuşuz gibi geliyor insana.
Baktığınız zaman, gördüğünüz manzara, böyle düşünmenize neden oluyor.
Yozgat’ın belirli alanlarda ilerleme kaydetmesi umudu taşıyorsunuz, sonra tam tersi bir manzara ortaya çıkıyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür…
Mesela şehir merkezinde geçmiş yıllarda yapılan, adımları atılan kültür sanat projeleri ve etkinliklerini düşünün.
Veya şehrimizde hayata geçirilen sosyal projeleri hatırlayın.
Bugün bunların akıbetleri ne durumdadır?
Hani şehirlerin ruhu vardı ve şehir ruhunu ortaya çıkaran çalışmalar hayata geçirilecekti?
Hani küçük şehirdik lakin kültürde, sanatta, tarihte derin geçmişe sahip Yozgat’ı o eski günlerine döndürülecekti?
Bu saydıklarım işin kültürel ve sanatsal boyutu.
Mesela geçtiğimiz yıllarda Yozgat, termal ve spor turizminin merkezi olacaktı.
İddia çok büyüktü ve her gün bu iddia ve bu tema üzerinden politikalar üretiliyordu.
Sonuç olarak ne oldu?
Bugün ne durumdayız?
Yine Yozgat’a yatırımcı çekme maksadıyla bir takım organizasyonlar tertiplenmişti.
Yozgat’a yatırımcı gelecek, istihdam alanı oluşturacak bir takım yatırımların temeli atılacaktı.
Hatta yatırım yapacak isimlerin firmaların isimleri dahi zikrediliyordu.
Gelinen noktada durum ortada…
Demem o ki sanki iki ileri, üç geri gidiyoruz.
İŞ OLMAYINCA BÖYLE
Şu yeni dönemde belediyelerin işten çıkarması ve işçilere bezdiri uygulaması adeta moda oldu.
Ne olacak yapacak işin gücün, projen ve icraatın olmazsa işçiyle uğraşırsın.
Boş duranı Allah sevmez…
İyice boşta kalırsan bir süre sonra işçiyle de uğraşmaz, sekreterinin eteğinin boyuyla ilgilenmeye başlarsın falan…
Dün sendika başkanlığı yapan Ferman Zararsız, Umutlu Beldesi Belediyesi’nde işçilerin işten çıkarıldığını söylemiş.
Mübarek Ramazan ayında gariban işçinin ekmeğine göz diken, ona baskı uygulayan iflah olmaz.
Yazıktır, günahtır.
İşçinin alın terine göz diken, kendi servetini, kendi itibarını, kendi karakterini eritir.
Planı, programı, projesi olmayan insanlar boş işlerle uğraşırlar.
Yazık…
HİSSİYAT YOK!
Adam, Hüsnü Mübarek’i deviren kitlelerin, Mısır’da tertiplediği gösterilerden haz alıyor.
Mutlu oluyor.
Keyifleniyor.
Onlarla aynı hissiyatı yaşıyor, aynı duygulara bürünüyor.
Lakin Müslüman coğrafyayı İngiliz, Fransız, kısacası Haçlı İttifakı’ndan temizlemek maksadıyla, bir avuç gönüllü Osmanlı subaylarının Samsun’dan başlattığı mücadeleyle ilgili olumlu bir hissiyat taşımıyor.
Sevinemiyor, sevinenleri yadırgıyor.
Mutlu olamıyor, mutlu olanlara şaşırıyor.
Necmettin Erbakan’ın ifadesiyle:
“Yahu sen hangi milletin evladısın, be adam!”
Haydi selametle…