COVİT19 gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışma konusu oldu, ''Salgınla birlikte insanlara çip takılıp, kontrol edilecekler'' iddiası. Sokaktaki vatandaşla sınırlı kalmadı, iddiaya inananlar. Televizyonlarda tartışma programları organize edildi/edilmeye de devam ediliyor. Konunun fazla tartışılacak bir tarafı yok aslında. Hepimizin elinde birer akıllı telefon, evimizde, işyerimizde, yaşadığımız her alanda elektronik cihazlar, internet alıcıları/vericileri mevcut. Zaten bizlere birer çip takmışlar. Yeni bir çip için bu kadar uğraşa gerek var mı? 

Bu konuda yorduğumuz, yormaya devam ettiğimiz kafalarımızı sokmuş olduğumuz kumun altından çıkarıp, bir etrafımıza bakabilsek, sorunu daha çabuk çözebileceğiz. Ama bizler hep birlikte rahata alıştırıldık. ''Şimdi kim çıkartacak kafayı kumdan, etrafa kim bakacak, hadi baktık diyelim, gördüklerimiz karşısında üzülüp, kafa patlatacağımıza, böylesi daha iyi!'' düşüncesindeyiz.

Evimizin önünde bir boşuk, arkasında ise meyve ağaçlarının bulunduğu bahçemiz vardı. Tüm komşularımızda da benzer evler mevcuttu. Yumurtaya, kanatlıya para vermezdik. Maydanoz, sarımsak, yeşil soğan, nane, domates, biber, salatalığı da bahçemizde yetiştirirdi rahmetli anam. Sonrasında en büyük ablam evlenip, çoluk çocuk sahibi oldu, apartmanda oturuyordu. Balkona yerleştirdikleri kasalara toprak doldurup, yeşillik yetiştirirler, taze taze tüketilirdi. Köye gittiğinizde, yufka ekmek, yumurta, salata malzemesinin yanında ayran ikram edilirdi. Şimdi, çarşı ekmeği, merşubat ikram edilip, çiftlik yumurtası yediriliyor. Bir düşüncek; ''Biz bu hale ne zaman geldik!'' diye.