Yozgat…
Anadolu’nun ortasında, Bozok Yaylası’nda bir bozkır şehri.
Bilindik tabir var ya hani “Havası sert, insanı mert” hah işte onların yaşadığı diyar.
Onca uygarlığın, tarihi dokuların, kültürün ve birikimin ev sahibi.
Geçmişinden o kadar çok mirası kalmış ki bugünlere dahi ulaşanları var.
Ancak son yıllarda yalnız kalmış, çıplak kalmış, öksüz kalmış. 
Geçmişiyle bağlantıyı yitirmiş. 
Geleceğe umutsuz bakmaya başlamış. 
Yozgat ile ilgili konuşanlar hep geçmişi, evveliyatı anlatıp, onunla övünür olmuş.
Geçmişten geleceğe bir köprü kurmak, yeni nesilleri umutlandırmak adına ciddi bir girişim içerisinde olmamış.
Bunun sonucunda ise Yozgat kimliğini ve ruhunu kaybeden, mirasyedi ve umutsuz bir vilayet olarak karşımıza çıkmış. 
Bunlara bir nebze son verebilmek, Yozgat’ı yeniden geçmişiyle buluşturmak, mazi ile ati arasına estetik bir mimaride köprü inşa etmek adına Yozgat Belediye’si harekete geçti. Belediye Başkanı Kazım Arslan bu konuda kararlılığını ve yüreğini ortaya koyarak kolları sıvadı.
Dün açılışını yaptığımız Hüzni Baba Tarih, Edebiyat ve Musiki Konağı bunun en belirgin göstergesidir. 
Yozgat’ı yeniden tarih, edebiyat ve musiki ile buluşturmak, yan yana getirmek  ve bu konuda ciddi ve somut çalışmalar yürütmek bana göre Yozgat’a en büyük hizmet, en köklü ve ciddi yatırımdır. 
Şehirler vardır…
Tarih ile anılır.
Dinler merkezidir.
Turizmin başkentidir.
Kültürün beşiğidir.
Yeşilin ve mavinin karışımıdır.
İşte Yozgat’ta bunlardan birisi olacak özellikte, güzellikte ve estetikte bir şehirdir.
Türküleri vardır kendine has.
Bağlamada atılan mızrap ile yüz metre öteden Yozgat Türküsü kendini belli eder.
Hüzni Baba gibi şairleri, edipleri, münevverleri vardır.
Eser veren, bize kültürel miras bırakan bu entelektüel ve sanatçı kimselerin eserleri ve sanatları artık bu mekanda yeniden işlenecek ve Yozgat’a armağan edilecektir.
Yozgat sıradan bir Anadolu şehri olmaktan kurtulup, bu derin mirasının yeniden ortaya çıkarılmasıyla önümüzdeki yıllarda kültür şehri, sanat şehri olarak anılabilir.
Yozgat Belediyesi’nin inşa ettiği bu konak bunun bir tohumudur.
Bu tohuma tüm Yozgat sevdalıları su vermeli, su vermiyorsa güneşini engellememeli ve büyütmelidir.
İşte o zaman Yozgat gençliği kendi yurdunda yaşamaktan haz duyar, tat ve lezzet alır.
Öz kimliğini tanır ve memleketinde kalarak iş ve aş arama derdine düşer.
Kimliksiz, işsiz ve mutsuz bir Yozgat’ın gençliğine vereceği de bir şey yoktur.
O zaman önce bu şehre geçmişteki saygın kimliğini kazandırmak gerekir.
Belediye üzerine düşeni yaparak, memleketimize önemli bir yapıt kazandırmıştır.
Açılan konağın mimari yapısı ve tefrişatı şehrimize onur ve gurur katacak güzelliktedir.
Hüzni Baba Konağı’nın geniş salonunda beş dakika sessizce oturduğunuzda tahta merdivenlerden Mehmet Akif Ersoy’un, Necip Fazıl’ın veyahut Abdurrahim Karakoç’un koltuğunun altında kalın bir külliyat ile yukarı çıkacağı hissine kapılabilirsiniz.
Tacettin Dergahı’nın manevi ve tarihi dokusunu.
Kabakçı Konağı’nın edebi ve sanatsal havasını burada da soluyabilirsiniz.
Yozgat’a ne yakışmaz ki yeter ki yapan olsun.
Emek veren, çaba gösteren ve tuğla ile harç koyandan Allah razı olsun. 
Hayırlı olsun.