SİYASET Ramazan ayını falan dinlemiyor, son sürat yoluna devam ediyor.
Önceki yıllarda Yozgat’ta Ramazan ayında konserler dinlerdik, sanatsal etkinlikler yapılırdı.
Bu sene maalesef bunlar rafa kalktı, sahne siyasetçilere kaldı.
Önceki yıllarda Meydan Yeri’nde, iftar sonrası semaver eşliğinde çay yudumluyorduk.
Şimdi siyasilerden başımızı alamaz olduk.
Hepsinin tek isteği zarf içerisindeki oyumuz işte…
Sırf bunu alabilmek için aylardır seçmenlerin peşindeler.
Vaatler vaatleri kovalıyor, iddialar iddiaları…
Vatandaş akşam evine döndüğünde dolabını açıyor bakıyor, cüzdanındaki parayı sayıyor ya da posta kutusundaki faturayı eline alıyor.
Vatandaşın derdi bu iken, siyasilerin derdi beyaz pusuladaki oy…
Seçimlerin Ramazan ayına gelmesi de hiç iyi olmuyormuş, bir kez daha görmüş ve öğrenmiş olduk.
Şimdilerde her köşede bir seçim arabasının havalı müzikleri eşliğinde işe geliyoruz, iftara gidiyoruz, sahur için hazırlık yapıyoruz.
Keşke Türkiye’de de batı ülkelerindeki gibi seçim standartı olsa.
Keşke Türkiye’de seçim sonrası iktidar değiştiğinde, değişmeyen şeyler olsa.
Türkiye’de seçim kampanyasına ayrılan bütçeyle milletvekili olmak da farklı bir durum olsa gerek.
Düşünsenize seçim arabaları tutuyorsunuz, karargahlar kiralıyorsunuz, devasa afişler yaptırıyorsunuz.
Tüm bunları sadece il merkeziyle de sınırlı tutmuyor ve tüm ilçelerde yapıyorsunuz.
Bunların tüm maddi bedelini ise adaylar ödemek durumunda kalıyor.
Sonucunda seçimi kazanan adaylar sanırım belli bir süre bunları ödemek zorunda kalıyor.
Ya da meclise girdiğinde, milletvekili maaşının bir vekil için yeterli olmayacağı görüşü başlıyor.
Bunun sonucunda ticarete de önem veriyor vekiller ve ticaretlerini sürdürüyorlar.
Türkiye’de seçimler de, seçilmek de, seçildikten sonra görev yürütmek de hayli ilginç ve farklı.
Haydi selametle…