24 Nisan’ı geride bırakırken gündemin yine birinci maddesi sözde soykırım oldu. Medyada tam olarak ne anlama geldiği bilinmeyen,1915 olayları adıyla yer alan süreç aslında 1.Dünya savaşının ta kendisinden ibaret. Kasıtlı olarak 1915 olayları isminin kullanıldığını düşünüyorum. 1915 tarihinde neler olduğu birçoğunuzun zaten malumu. Cihan harbinde birçok cepheden savaşa giren Osmanlı Devleti’nin savaş ortamında, olağanüstü hal ortamında tebaası altındaki Ermenileri ve diğer yurttaşlarını korumaya yönelik zorunlu kalarak uyguladığı bir zorunlu göç diğer adıyla tehcirin tarihi.
Uzun uzadıya bu zorunlu göç sürecini ve süreçte yaşananları anlatmaya lüzum görmüyorum bilenler zaten biliyor bilmeyen bir Türk genci de varsa şayet tarihçilerimizden ve tarihi kaynaklardan o dönemi araştırmalarının kendileri için bir görev ve tarihi sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Sözde soykırımın sözde yıldönümlerinde Ermeni diasporası ve batılı bazı ülkeler yine Türkiye’ye bu yalan ve iftirayı kabul ettirme çabaları içerisine girmiş durumdalar. Her daim lobi faaliyetlerini elden bırakmayan gerçek soykırımcı diaspora arkasına Türk düşmanı ülkeleri de katarak Türkiye’yi Uluslar arası camiada yalnızlaştırmaya çalışarak sözde soykırımı kabul ettirmek istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti her defasında arşivlerinin ve tarihi vesikalarının herkese açık olduğunu isteyenlerin girip inceleme yapabileceklerini belirtiyor. Ermeni devleti ise arşiv kayıtlarını gizli ve saklı tutuyor ve tarihçilerin tarama yapmasına müsaade etmiyor. Sözde soykırım iddialarıyla tarihin en şerefli ve en merhametli milleti olan yüce Türk Milleti’ni barbar, soykırımcı ve cani olarak göstermeye çalışan Ermenistan kendisinin daha dün işlediği cinayetleri görmemezlikten geliyor. Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında tüm dünyanın gözleri önünde, canlı belgeleri, videoları, fotoğrafları ve toplu mezarları bulunan katliamdan dolayı özür dilemesi gerektiğini ve soykırımcı olduğunu kabul etmiyor.
Binlerce kişiyi Hocalı’da katleden ve halen işgal ettiği Karabağ topraklarını terk etmeyen bu soykırımcı ve işgalci devletin yapması gereken Hocalı’da uyguladığı soykırımı kabul ederek özür dilemek ve işgal ettiği Karabağ topraklarını terk etmektir. Türkiye’nin sözde soykırım konusunda alnı açık yüzü aktır. Sözde soykırım iddialarıyla ilgili olarak birçok müstesna tarihçimiz bu konuda kendilerini çok iyi hazırlamış ve defalarca her türlü uluslar arası platformda bu konuyu tartışabileceklerini ve tarihi vesikalarla sözde soykırıma gerçek cevap verebileceklerini iletmişlerdir.
Türk milleti bugün kendi topraklarımızda yaşayan Ermeni vatandaşlarımıza Osmanlı döneminde gösterdiği hoşgörüyü, sevgiyi ve aynı yurdu paylaşma bilincini en iyi şekilde gösterip yaşamaya devam ederken, Ermenistan Cumhurbaşkanı halen kendi gençlerine Ağrı’yı, Van’ı hedef göstererek onlara kin, savaş ve nefret aşılayıp işgal planları hazırlamaya devam etmektedir.
Geçmişte Asala terör örgütüyle ülkemize açıkça düşmanlık besleyerek diplomatlarımızı şehit eden Ermenistan halen Azerbaycanlı soydaşlarımıza sınırdan taciz ateşi açmakta, evlerine bombalar atmakta ve onları öz vatanlarında huzursuz etmektedir. Hınçak ve Taşnak örgütlerinin bizlere uyguladığı soykırıma ve işkencelere değinmiyorum bile.