YOZGAT’ta da son yıllarda yeme-içme kültürü değişmeye başladı.
Özellikle Ramazan ayını fırsat bilerek tadilata giren lokanta ve restoranlar, şimdi modern sayılan ‘yeni konsept’ tabiriyle karşımıza çıktılar.
Yeme-içme sektöründe ülke genelinde yaşanan değişim, ilimizde de hissedilmeye başlandı.
Önceki yıllarda bazı uluslararası ve ulusal firmaların bayilerini gördük.
Onlardaki sunumu görmeye, onların lezzetlerini tatmaya başladık.
Lokantadan fast food’a geçerken bazı şeylerin yiteceğini görmek üzüntü verdi.
Mesela bu ‘yeni konsept’te size garson gelmiyor.
Onun yerine siz ‘self service’ usulüyle yemekleri kendiniz alıyorsunuz.
Hal böyle olunca garsona ihtiyaç kalmıyor.
Yakın zamanda yeme-içme sektörü kalifiye ve beyefendi garson aramak gibi bir zahmete düşmeyecek.
Sonra yine bu yeni usulde öyle pek tabak-çanak olayı da olmuyor.
Her şey genellikle tek kullanımlık oluyor.
Plastik tepsiyle aldığınız yiyecekleri tüketiyorsunuz, sonra birisi gelip her şeyi çöpe atıyor.
Yani, artık yakın gelecekte ‘bulaşıkçı aranıyor’ yazan ilanlar da göremeyeceksiniz.
Geçmişte lokantada bulaşıkçılık yapmak suretiyle evini geçindiren ve çocuk okutan insanlarımız vardı.
Yukarıda belirttim ya, ‘self service’ usulüyle yemeğinizi alırken, yemeğinizi de yine siz kendiniz seçiyorsunuz.
Geçen gün şahit oldum, kaç gram istiyorsan o kadar veriyorlar.
Mesela turşu istiyorsan ilave ücret ödüyorsun, domates istersen yine öyle, soğan istiyorsan menüye ekletmek zorundasın.
Tüm bunları seçtikten sonra oluşan genel toplamı kasaya ödüyorsun.
Anlayacağınız artık öyle ‘bir mi yersiniz, bir buçuk porsiyon mu abim?’ diye kimse size sormayacak.
İşin sevmediğim yanı, yemek yerken ekmeğiniz bittiyse bitmiş oluyor, ilave ekmek falan bu kültürde pek yok.
Çünkü siz bir menü satın alıyorsunuz, o menüde ne varsa hakkınız da o.
Demek istediğim bizim geleneksel usulde garson uzaktan tabağınızı izler ve ‘ekmek yağlatayım mı abi!’ diye size hemen teklifte bulunurdu.
Siz de ‘iki parça ver bakalım, şunu sünnetleyelim’ diyebilirdiniz.
Bu yeni yeme-içme tarzında bu iş de son bulmuş.
Yazın fırınlara çırak olarak verilen, elindeki uzun tahtanın üzerine pide serip, beyaz örtüyle kapatan ve lokantaya teslim ettiği ekmek karşılığı ‘marka’ alan çocukları da göremeyeceğiz.
Netice olarak ben bu türden işletmelere karşı mıyım?
Tabi ki hayır.
Yozgat’ı öğrenci şehri yapacaksanız, Yozgat’a gelen akademisyen ve hekimlerin şehirde kalmasını istiyorsanız hizmet sektöründe bu tür değişimleri de kabul edeceksiniz.
Lakin benim gönlüm Yozgat’ta bir Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi kurulmasından yana.
Yozgat’ın tarım ve hayvancılıkta daha fazla gelişim göstermesini istiyorum.
Çünkü ben halen tandırcı ve testiciyim.
Ben tandır kebaplarının Meydan Yeri’ni kokusuyla kaplamasını ve porsiyonlarının şimdikinden daha ucuza satılmasından yanayım.
Gelişmiş hayvancılıkla, garibanın dahi yiyebileceği fiyatlarla satılan tandır için yeni tandır ustaları yetişir.
Geleneksel lezzetler halen kıymetini korumayı sürdürür.
Yine garsonlar Yozgat’ın beyaz pidesini yağa batırarak önünüze servis eder.
Geleneksel lokantaların yerini fast food’lar alırken, bu gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Ramazan ayı sona erdi ve şimdi öğlen ne yiyeceğimizi düşünmeye başladık.
Allah olmayana yardım eylesin.
Haydi selametle…